Lavinya Dergisi

ESKİ GAZ LAMBAM
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Fitilini sevdiğim eski gaz lambam. Yine gece, yine ben sana muhtacım. Okumak için, düşünmek için, dertleşmek için. Nicedir yarenimsin. Hani gölgende mürekkepli kalemimle yazdığım satırlar var ya, o şiirler, saman kâğıdına dökülen gözyaşlarım. Hepsi boşaymış. Sırma saçlarına görmeden hayran olduğum güzel, sevmemiş beni. Şimdi belledim. Sen de anla ki; geceler boyu boşa yanmışsın, bense bir hayalle umutlanmışım. Yanışını izlediğim eski gaz lambam. Yine gece, yine ben sana muhtacım. Beni kör bilmiş sevdiğim de. Belli gülmüş arkamdan. Diğerleri gibi! Duymamıştım kahkahasının sesini ama hissetmiştim son yazdıklarından. Hoş beş yoktu çok zamandır satırlarında, kaçış vardı. Kâğıtlara sıktığı karanfil kolonyası da artık kokmazdı, oyalı mendilleri de elleriyle zarfa koymazdı. Çizmezdi kâğıtların kenarına çiçekler, yazmazdı: 'Yar ne zaman bakacağım gözlerine?' Işığını gözüm saydığım eski gaz lambam. Yine gece, yine ben sana muhtacım. Belki dilin olsaydı. “Mektupla âşık olunur mu be adam?” derdin bana. “Olunmaz mı?” derdim ben de sana. Gönül gözü yetmez miydi duygulara? Hiç aklımdan geçmedi ki benim saçları yazdığı gibi sırmamı? Kaşları kalem, endamı narin, dudakları sahi kiraz mı? Kokusunu aşım saydığım eski gaz lambam. Yine gece, yine ben sana muhtacım. Neden vazgeçti benden bilmiyordum. Oysa okkalı kahvemdeydi hayal ettiğim çehresi, ekmeğimdeydi, suyumdaydı mahlesi. “Nerededir? Nasıldır bugün gül cemali?” derken, buldum gönül yaramla baş başa bedbaht beni. Acıttı yaralarım beklerken günlerce posta haberini, sözlerini, mürekkebini... Varlığını dostum saydığım eski gaz lambam. Yine gece, yine ben sana muhtacım. Son mektubunda yazmış sırma saçlarıyla bilmediklerimi. Dinle okuyayım sana birkaç cümlesini: 'Sen başkasın, ben başka, nicedir yazarız mektup birbirimize. Sen azıcık aşım kaygısız başım dersin. Ben ipek yorgan isterim. Sen beni merak edersin, ben haneni. Sen babamla izdivaç konuşmayı dilersin, ben yeni entarileri. Sen gaz lambası kullanırsın, ben parlak ışık...' Duruşunu gölgem saydığım eski gaz lambam. Yine gece, yine ben sana muhtacım. Şimdi daha çok muhtacım. Yaramla, beremle, yarım kalan şiirimle, kurumayan mürekkebimle, azıcık aşım diyen dilimle. İpek yorganım olmasa da, yeni entariye yetmese de param. Bir daha kalemime ilham olursa bir sırma saçlı, daha fazla yakacağım seni, hatta gündüz dahi yanımda taşıyacağım. “Kör müsün gündüz vakti yaktın?” diye soran olursa da diyeceğim ki: 'Belki de kör olan sensindir, benim gözlerim açılmıştır. Bana çarpmaman için tutuyorumdur gölgemi.'