Lavinya Dergisi

O,ONU,ONA
Mehmet BOYACI

Kimseye sorma kimse bilmez bende ki seni, Yalnız sen okursun gözlerim de kendini..

Hava güneşli mi yağmurlu muydu tam hatırlamıyorum. Tam olarak neredeydim ne işle meşguldüm onu da unuttum. Tarihini de her an unutabilirim insanlığımdan ötürü. Neyse işte. İlk önce aklım yoklandı. Düşüncelerim hafızalarda dolandı durdu. Sonra adı mevzu bahis oldu. Sana çok benziyor dediler, sonradan öğrendim ki kalbim onun kalbinin yanında çok zalim kalırmış. Düşüncelerini dile getirdikçe elim ayağım titredi. Konuşmalarıyla nice diyarlarda dolaştırdı beni. Kelimeleri zihnimde yeni bir dünya kurmuştu adeta. Yüreğimi çıkarıp avuçlarına bırakasım geliyordu bana doğru her gülüşünde. Defalarca onu ona anlatsam bile ona olan hasretime çare olmuyordu ve her seferinde sanki onu ilk defa görmüşümde öyle anlatıyormuşum gibiydi. Ne zaman karşıma geçip bir şeyler anlatsa, asırlarca susup ona kulak veresim geliyor. Sevgiye ve merhamete dair her şey onda toplanmıştı. O olmazsa yaşayamam değil de, o olursa ben daha güzel yaşarım. O elimden tutarsa ben o elimle dünyayı kaldırırım. O yanımda olursa ben olduğum yeri cennet bilirim. O güzel gözleriyle bana bakarsa ben dünyanın her yerine çiçek ekerim. O'nun canı yanmasın diye ben bütün taşların altına elimi koyarım. Çünkü onun yaşaması merhametin en büyük timsaliydi. Onun elleri sanki cennetin anahtarıydı. Onun bana bir bakışı bin çiçek ederdi. Onu anlatmaya doyamamak en az ona kıyamamak kadar kıymetliydi. Her zerresine muhtaç olduğum şu günlerde bir yudum sesi ilaç gibiydi. En güzel rüzgar onunla birlikte esti. Onsuz soluduğum hava son nefesti.