Lavinya Dergisi

ÇAY DİYE BİR ŞEY VAR
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Öyle benim kırk yıl hatırım var diye böbürlenme kahve kardeş. Dinle, duy bir sesimi, anla ki konuşalım. Ben yalnızların yareniyim. Adım geçince bardaktan ötesini görenler vardır. Dost sohbetinin yandaşıyım. Kimi zaman kahkahalar eşlik eder bana, kimi zaman hüzün. “Çayı koy ocağa, geliyorum!” der telefondaki ses diğerine. Gelir beklenen ve iki lafın belini kırarlar. Demli ince belli bardaklarda nice şairler şiirlerini benimle yazar. Sırdaşlık ederim onlara. Âşıklar benimle dertleşir. Fırından çıkan sıcak simitlere ben yandaşlık ederim. Ben olmazsam tadı tuzu olmaz kısır günlerinin. “Hanım dudak payımı az bırak” der Haydar Amca otuz yıldır aynı yastığa baş koyduğu Nalancığına.     
“Tavşankanı yolla çayları misafirlerim var.” sesi pasajdaki her bir dükkândan gelir günde bilmem kaç kere Haydar Efendiye.
Vapurda benimle denize dalar Müzeyyen, martılara elinde ben, tiz sesiyle seslenir Ahmet. Semaverde kaynatır özenle suyumu saatlerce Tayfun Bey. Sıraya girer eş, dost. Karınları doyduktan sonra ilk beni sorarlar: “Çay demlendi mi çay ?”
Muhabbetim de iyidir. Yalnızlıkla da, kalabalıkla da yakın arkadaşım. İkisini teraziye koyalı çok zaman olmuştur. Hiçbiri ağır basmadı. Nedendir bilmem. Yoksulu da içer beni, zengini de. Her yaşta tiryakim vardır. “Huyu, suyu güzel olsun kızımızın, en çokta çayı” deyip kız isteyenini bile bilirim. “Damarlarımdan kan değil, çay akar” sözüne de şahidim.
Gece söndürürler demliğin ateşini, sabah yine benimle başlarlar güne. Okurken Ayşe kitabını dikkatlice, Fatma Teyze örerken örgüsünü mesken ettiği cam kenarında yine ben yaşarım. Fincanda, bardakta, demlikte, şu yeni moda çay makinalarında da varım. Daha anlattırdım ama bekleyenim çok şimdilik bu kadar kahve kardeş kıssadan hisse. Sana uğruma yazılmış nice sözden biriyle veda edeyim darılmayasın: “Neyse ki çayın demi var, hayatın gamına inat...”