Lavinya Dergisi

KELEBEK
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Geniş, yüksek tavanlı, sessiz bir antredeyim. Yerler siyah beyaz karolu. Sanki bakışları var duvarlarının, ürpertiyor beni ya da sessizliğin bir sesi var; tiz ve çığlık çığlığa korkutuyor bedenimi. Kapılar, koca koca kapılara açılıyor antre. Her biri sanki başka bir kâbusa gidecek gibi endamlı ve çarpıcılar. Birinin dişleri beni yutacak, diğerinin iştahlı ağzı, bir diğerinin dev misali heybetle kalkan elleri. Çıkmalıyım bu bastığım siyah karodan. Kapılar, koca kapılar. Her birinin anahtarı elimde. Kapıların aksine anahtarları narin ve inceler. Lakin bilmiyorum! Doğru kapı hangisi? Ben sadece gitmek istiyorum. Bu üstüme üstüme gelen duvarlardan kaçmak. Korkmadan, yem olmadan, yutulmadan. Cesaretim yok. Bekliyorum. Hala bekliyorum doğru anahtarın dile gelmesini. Belki de kalmalıyım burada, alıştım ben mutsuzluğa. Bilmiyorum kaç saat daha geçti. Öylece bakıyorum hala. Siyah karolar şekil değiştiriyor. Daha bir karardılar ve kahkaha atıyorlar. Belki de kulaklarım bedenimin korkusuna uyum sağlıyor. Ya açtığım kapı başka bir karanlığa gebeyse? Ya orda da bu siyah karolardan, bakışları ile ürperten duvarlardan varsa? Nicedir kâbustayım zaten. Yeni bir uykuya yatmak ruhumu da sıkıyor. Pencere yok, çiçek yok, kelebek yok, çocuk sesleri yok. Sessizliğin sesi var bir de benim nefesim. Ne düşünsem adım atabilirim diye zorluyorum kendimi. Neyi? Sadece bir kaç adım. Bir anahtar ve bir kapı. Geçmişi, geleceği, bugünü. Geçmişti beni yaralayan. Bugündü beni karanlık antreye mahkûm kılan. Gelecekti beni korkutan. Seçemedim. Sadece aklıma bir an geldi. Uçurtma uçurduğum o sahildeki kelebekler. İşte şu titreyen elime konmuştu bir tanesi. Buraya hapsolmadan çok değil bir kaç gün önce nasılda gökyüzüne uçuyorlardı. Hâlbuki ne kısaydı ömürleri ve bunu biliyorlardı. Buna rağmendi kozadan çıkış hikâyeleri. Elime konan o kelebek, mavi anahtarı tuttuğum şu parmağıma. Verdim kararımı, seni seçiyorum. Korkuyorum ama atıyorum adımımı, iştahlı kapıya doğru. Bu karolarla kâbusa katlanmayacağım artık. Varsın yeni bir kâbusa açılsın kapı, daha bir girdaba çeksin beni. Kelebek şu parmağıma kondu. Ömrünün çok kısa olduğunu biliyordu. Hiç aldırmadan uçuyordu, ışıldıyordu, umutluydu...