Lavinya Dergisi
KOCA ÇINAR AĞACIBahçemdeki koca çınar ağacı, nasıl da kök salmışsın toprağa, derinden, sıkıca, benim dercesine. Tanıştık, yaş aldık, büyüdük seninle. Takvim yaprakları değişti. Nice kışlar, baharlar, yazlar geçirdik. Dallarında yeşilin her tonunu gördük. Kah üşüdük, kah sıcaktan bunaldık. Bazen kitap okuduk gölgende, bazen serinledik, bazen de daldık gittik uzaklara. İtirafım şudur ki heybetli gövdene, sen başardın ben başaramadım. Kök salamadım ne bu bahçeye, ne bu eve, ne de bu şehre... Saksıda kaldım ben. Çürük, eski, siyah... Kim eline aldıysa götürdü köklerimi bir yerlere. Savurdu, sonra savrulduğum yerden kürkçü dükkânı misali senin topraklarına döndüm. Yeniden denedim kök salmayı, yeniden, yineden. Yapamadım. Sen yere kökledikçe bedenini şaşkınlıkla izledim. Kollarını dans edercesine açtıkça gökyüzüne kapadım gözlerimi bende, önce uçtuğumu hayal ettim. Uzaklara, çok uzaklara. Bambaşka diyarlara. Bir sahil kasabasına mı, beyaz kumlara mı, ıssız bir adaya mı, dağ başında ki bir köye mi açsam kanatlarımı diye düşünüm sonra. Karar veremedim. Durdum bir an topraktan vazgeçtim. Saksımı değiştirmeyi düşündüm. Ne de olsa içindeydim. Belki çürük ve eski olmak yerine kırmızı ve süslü olursa dedim yatağım. İnsanlar savurmaz, kolay vazgeçemez, sever beni. Yeni saksıma kök salmaya başladım derken. Tuttum yine bir eli, dost eliydi bu defa beni taşıyan uzaklara. Zamanla kırmızım solmuş olacak ki yine tuttuğu gibi geri getirip bıraktı beni koca çınar ağacının yanına. Ağaç gözlerini açtı, işte yine buradasın dercesine baktı bana. Konuşabilseydi benimle alay ederdi. Ya da gülebilseydi kahkaha atardı hissediyorum. Seninki sadece kök salamamak değil, bir şehirden gidememek derdi. Zamanla git geller toprağımı da havasız bıraktı. Boğulmaya başladım. Koca çınar ağacının yakınına zeytin ağacı, nar ağacı, limon ağacı da kök saldı. Güneşle ve yağmurla arkadaş oldular. Onlar serpildikçe ben küçüldüm. İçime kapandım. Bir gün baktım ki ağaçların verimli dallarına kuşlar yuva yapmaya başlamış. Onlar bile bu şehre kök salmış. Bir ben kalmışım ait olamayan. Araf’ta soluk kırmızı bir saksı. Takvim yaprakları yine değişmiş ve ben beklemedeyim. Beklerken bir umutla, bana eşlik ediyor, kuşlar, nar ağacı, zeytin ağacı, limon ağacı ve koca çınar ağacı...