Lavinya Dergisi

KUTU KUTU PENSE
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

'Kutu kutu pense, elmamı yerse, arkadaşım arkasını dönse…' Tutardık el ele dönerdik arkamızı sırayla, yüzümüzde gülümseme olurdu. Yanımızda bakkal amca, karşımızda komşu teyze. Sonra diğer çocuklar, kimisi “tombilis” oynardı, kimisi “ada”. Bir oyundan sıkılan diğerine geçerdi. Acıkırdık, reçelli ekmeklerimizi alırdık elimize, vakit kaybetmek olmazdı. Kalabalıktı mahalle, halı yıkayanından, gözleme pişirenine kadar hepsi sokaktaydı. Çeşmemiz vardı, az da olsa su akardı. Soğuktu su ve bambaşka bir tadı vardı. İp atlardık, ateş deyince kızlar birden hızlanırdı. Renk renk bilyelerimiz vardı, kızlı erkekli oynardık oyunları, kaybeden mızıklanmazdı. Topu yakalayan zıplardı. Kahkahalar önce sokakta, sonra evlerde yankılanır, İnsanlar tatlı telaşlar yapardı. Sıcak ekmek kokusu gelirdi yolun karşısındaki fırından. Fırıncı dayı, ekmekleri böler dağıtırdı. O yavan ekmeğin tadı bir başkaydı. Ne peynir arardık yanına, ne tereyağ, ne de yayık ayranı. Dedim ya hayat başkaydı. Anneanneler, babaanneler, dedeler camlardaydı. Tespih çeker, torunlara bakarlardı. Yıllar sonra yine gittim o sokaklara, aklımda kalan bu anılarla. Baktım baktım. Amacım kendime geçmişi yaşatmaktı. Çeşmeye uğradım, artık akmıyordu. Çocuklara baktım, kimse oynamıyordu. Sordum bir komşuya; sokaklarda artık güven yoktu. Bakkala baktım, sonra fırına, kapanmışlardı. Yerlerinde kocaman soğuk bir market vardı. Ne halı yıkayan, ne gözleme yapan teyzeler kalmıştı. Anneanneler, babaanneler, dedeler yalnızdı. Bilyelerin, topların, iplerin boynu büküktü. Açtım kollarımı, kapattım gözlerimi, iki örgü yaptım saçlarımı, dönmeye başladım ve söylemeye: “Kutu kutu pense elmamı yerse...”