Lavinya Dergisi

MAVİ BİR TELAŞ
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

Kıyıya vuran dalga sesleri ruhunun haykırışlarına karışırken hiç bilmediği bir evin önünde bekliyordu. Vicdanı düşmanca karşısında dikilmişti. Kafasında yaptığı bütün hesaplar yerini çaresizliğe bırakmıştı. Evdeki hesap yine çarşıya uymamıştı. Gerçi onun hayatında hiçbir zaman tıkır tıkır işleyen kusursuz planları olmamıştı. Bu da onlardan biriydi. Şimdi o kapıyı çalıp ya gerçeklerle yüzleşecekti ya da korkularına yenilip soru işaretleriyle hayatına devam edecekti. O kış günü denizin tuzu genzini yakarken, önünden belki de kaç kere geçtiğini hatırlamadığı evin önünde elini koyacak yer bulamadan bekliyordu. O kapı açılsa da açılmasa da her şey zaten bitmişti. Sonuç ne olursa olsun tüm bahisler tükenmiş o defter açılmamak üzere kapanmıştı. Ama ah kahrolası vicdanı neden düşmüyordu yakasından? Cevabını bildiği soruları beyninin içinde döndürüp duruyordu. Bunca şey hangi ara arapsaçına dönmüştü? Hayır, o sadece sevilmek istemişti. Gerçekten adam akıllı tutulsun istemişti tutulmayan elleri. Yerini yurdunu bulamayan benliğine memleket bulabilmekti en büyük gayesi. Ne yazık ki başaramamıştı. Denizin üstünde çığlık çığlığa gezen martılara yükledi susturduğu feryatlarını. Şu koca dünyada herkese açılan kapılar tek tek onun suratına kapanmıştı. Belki de bu kapının önünde hiçbir şey yapamaması bu yüzdendi. Titreyen elini diğer eliyle destekledi bir adım attı. O kış günü sonucu ne olursa olsun o kapıyı çalacaktı. Elini uzatmasıyla kapının açılması bir oldu. Beyaz yaşmaklı esmer bir kadın belirdi karşısında. Kadının gözlerini gördüğünde kalbi deli gibi atmaya başladı. Evin içinden gelen koku kalbinin gizli bölmelerinden bütün hatıralara yol oldu. O an bütün saatler durdu, sesler sustu, dalgalı deniz duruldu. İki kadın kaldı geriye birinin gözü yaşlı diğerininki telaşlı. Bir günah daha yükseldi göğe yalandan merhametlere sarılı.