Lavinya Dergisi
LAKERDA 
                       Denizin tuzunu alır, yeniden tuzla buluşur. Torik balığının en özel hâlidir. Dilinize önce sertliğiyle dokunur, sonra yumuşar. Damağınızda iz bırakır. Balık, soğuk suda bekletilir, iri dilimlenir, kat kat tuzlanır. Günlerce sabırla dinlendirilir. Sofraya geldiğinde, sade bir tabak bile ziyafete dönüşür. Lakerda yalnızca bir meze değildir, aynı zamanda bir hikâyedir. 
Bu hikâye Toledo kıyılarında yaşayan bir balıkçıyı anlatır. Balıkçının küçük oğlu torik balığını çok sever. Babası denize her açıldığında onun yüzünü güldürmek için torik yakalamak ister. Bir gün gelir, Şabat kapıya dayanır. O gün balıkçı için kutsaldır, hiçbir iş yapılmaz. Balıkçı kendi kendine söz verir: “Bugün denize açılmam.”
Ama insan gönlüyle sınanır. En yakınını dinlemez. Karısı ona seslenir: “Yapma, sözünü bozma, günah işlemiş olursun.”
Fakat balıkçı ses vermez, oğlunun isteği ağır basar. Denize açılır lakin deniz susar. Ne ağ doludur, ne umut. Sözünü bozanın bereketi alınır. Uyarıyı dinlemeyenin kazancı elinden kayar. Günler geçer, balıkçı tek bir torik bile yakalayamaz. Rızkı kesilir, huzuru gider. Sonunda balıkçı diz çöker, pişmanlığı dile gelir. Gözleri göğe, yüreği yalvarışa açılır: “Tanrım, bir daha sözümü bozmam. Ne olur beni affet, oğluma, eşime, haneme yeni torikler nasip et.”
Dua kabul olur. Bir Perşembe günü balığı çıkar. Ağları birden dolar, tam otuz torik çıkar karşısına. Gözyaşı, sevinçle karışır. Bereket geri döner. Balıkçı balıkları satmaz. Paylaşır, tuzlar ve saklar. Bu sayede yeni bir yöntem geliştirmiş olur. Çünkü o dönemde balıkları saklayacak bir donanım yoktur. İşte bu yeni yöntemin adı gelişir. Bir isim doğar, istenilince olan şey anlamına gelen “Lakerda”.
Bu hikâye okuyucuya şunu anlatır: Tutulamayan sözler, döner dolaşır insanoğluna yapışır. Dilinden çıkan sözler, kaderine yön çizer. Bu yüzden söz, ölçülenerek söylenir. Kimin ahının tutacağı, hangi sözün önüne taş koyacağı bilinmez.
Öyle ya, lakerda denilip geçilmez. O yalnızca bir meze değildir. Bir ders, bir öğüt, bir hatırlatmadır.
Afiyet olsun, her lokmada bu hikâye kalplere dolsun.
