Lavinya Dergisi
KÜF
Bazı duygular küf tutar.
Tıpkı uzun süredir açılmamış bir sandığın içinde unutulmuş mektuplar gibi.
Tozla değil, zamanla kaplanırlar. Sessizlikle, bekleyişle, gözden kaçmış bakışlarla…
İçlerine işleyen bir rutubet vardır; kimse görmez ama hep oradadır. Ve insan ancak içi kabardığında anlar: bir şey, içten içe çürümekte.
İnsan ruhu da bazen bir bodrum katı gibidir.
Güneş almayan, havalanmayan, sadece dolup taşan.
Bastığın yer yumuşaktır, ama çürümeye dair ilk uyarıyı vermez.
Rahatlık sanırsın önce. Ama sonra...Bir gün, hiç ummadığın bir anda — bir cümleyle, bir kokuya karışan hatıra ile ya da susulmuş bir “keşke” ile — anlarsın: içeride bir şey küflenmiş.
Belki bir bağışlanmamışlık, belki yarım kalmış bir sevda, belki de en çok... kendine bile itiraf edemediğin bir kırgınlık.
Küf sinsidir.
Önce gözle görünmez. Renk değiştirmez hemen.
Sabırlı bir sızı gibi bekler.
Sana değil, zayıf anına güvenir.
Hafızanın kuytularına sızar, suskun anılarla beslenir.En çok da “önemli değil” deyip üstünü örttüğün yerlerde çoğalır.
Çünkü bazı kelimeler söylenmeyince değil, yutulunca iz bırakır.
Bazen içimi yokluyorum.
Hangi anıya dokunsam, parmaklarımın ucuna yeşilimsi bir nem bulaşıyor.
Bazı bakışlar, bazı cümleler, bazı terk edişler...
Onları unutmadım; sadece üstlerini örttüm.
Üzerlerine yıllar serdim, suskunluk örttüm, başka hayatlarla bastırdım.
Ama küf unutulmaz; hatırlatır.
Özellikle geceye yakın, kalbin savunmasızlaştığı o zamanlarda.
Küfün sesi yoktur ama yankısı vardır.
Sessizce büyür, sonra bir çığlık gibi düşer içimize.
Temizlemek istersin ama silmekle geçmez.
Çünkü bazı lekeler dışta değil, içeridedir.
Kendine dokunmadan arınamazsın.
İnsan en çok, kendine yalan söylediği yerlerde küflenir.
“İyiyim” derken, “Geçti” derken, “Unuttum” derken.
Oysa bazı şeyler geçmez.
Bazı suskunluklar, bazı kabullenişler, kalbin duvarlarında küf gibi iz bırakır.
Yavaş yavaş, sessizce, ama kesin.
Ve bazen...
Belki de en çok, içindeki küfü fark ettiğin an başlar iyileşmek.
Çünkü küf, varlığıyla çürütür ama fark edilişiyle temizlenmeyi ister.
Belki bir pencere açmak gerek sonra.
Ruhun karanlık odalarına gün ışığı sokmak.
Havalandırmak yıllarca içe çekilmiş korkuları.
Ve belki kabul etmek:
Her yara kabuk bağlamaz.
Bazıları küflenir.
Ama yine de... küf bile, fark edilince dönüşebilir.
Temizlenebilir.
Ve insan, kendi karanlığına göz kırpmayı öğrenince, ilk kez kendine dürüst yaşamaya başlayabilir.