Lavinya Dergisi
ANEMOİA 
                    
                    Belinay KARAGÖZ 
                    
            Satırlar ruhum, kelimeler ruhumdaki yara izleri. Ve cümleler; yaralarımı iyileştiren merhem gibi.
 “Hiç yaşamadığımız, içinde bulunmadığımız bir zaman dilimine duyduğumuz özlem.”
Bir yanda kuşatma altında olan şehir, diğer yanda Bizans prensesi Elena’nın âşık olduğu Subay. Bu aşkın duyulursa imkânsız olacağını biliyordu Elena. Ama geceleri, surlarda aşk mektupları yazıp subaya göndermekten vazgeçmiyordu. Ve subay da biliyordu; Elena'nın aşkına karşılık verirse sahip olduğu her şeyden vazgeçip halkın gözünde düşmeyi göze alacağını. Peki ya subay, bir aşk uğruna vatanından vazgeçebilir miydi? Gerekirse bu topraklar için canını verir, bir kadın uğruna bu davadan geri dönmezdi. 
Elena’nın mektuplarına ilk kez karşılık verdi Subay.
“Yıldızlar gökyüzünündür Elena, zifiri gecenin. Unutma, her şey ait olduğu yerde güzeldir. Sen bu topraklara aitsin, burada güzelsin.”
Son mektubunda şöyle yazdı Elena:
“Gülüşünüzün içimde kaç yangın söndürdüğünü bilseydiniz bu şehre ait olduğumu söylemekten çekinirdiniz bayım. Yıllar boyu bu sarayda mutluluk aradım. Bu topraklarda kalbime umut olacak, yolumu aydınlatacak küçük bir ışık aradım. Tam her şeyden vazgeçmiştim, ta ki sizi görene dek. Gözümde zifiriden farksız olan şehir renklendi. Memleket bu hâldeyken korkması gereken kalbim ilk kez aşkla çarptı. Sizin varlığınızı hissetmemin karşısında tüm hislerim yenik düştü. Ama korkarım ki sizden beklediğim sözleri duyamayacağım. Yine de bilmenizi isterim, bu kuşatma ister günler ister aylar sürsün, bu kalp hep size intizar edecek bayım. Yıllarca intizar edip kavuşamayacak olsam bile ilk kez böyle çarpan kalbimin sesini dinleyeceğim. Siz de bunu hiçbir zaman unutmayın bayım, şehir düşse de kalbim size ait olmaktan vazgeçmeyecek.”
Günler sonra kuşatma sona erdi, şehir yenik düştü. Her gece aşk mektuplarına şahit olan surlar yıkıldı, saray boşaltıldı. Elena izini bile bırakmadan kayıplara karıştı. Şimdi ne şehre aitti ne de o çok sevdiği subaya. Bu imkânsız aşk surlara kazındı: “İntizar edip kavuşamayanlara...”
