Lavinya Dergisi

YAŞANMIŞ BİR KİTAP
İlke Aslı ERDOĞAN

Durupta bakmalı akıp giden zamanda, yaşamdaki ufak detaylara...

Eskimişti, yıllar onu da yıpratmış geçmişteki ışıl ışıl halinden eser kalmamıştı. Cildi buruşmuş hayattan elini eteğini çekmiş sevdikleri tarafından rafa kaldırılmıştı. Artık hiç kimse onu merak etmiyor, doksan yedi sayfalık hatıralarını karıştırmıyordu. 
Sayfalar da yaşlanmıştı zaten. Artık bazı cümlelerin yarısı silinmiş, kelimeler eksilmişti. Kendisi de hatırlamıyordu yer yer yaşananları, "yaşlılık ne zormuş" dedi içinden... 

Hışır huşur çevrilen sertleşmiş cildinde tüm anıların izleri saklıydı. Öylesine göz gezdirince anlamıyordu da insan, içini merak ettiğinde görüyordu tüm bu yaşanmışlıkları. Ona hep küçükler sığınırdı, nasıl olsa büyükler hep kendisi severdi anlatmayı... 
Herkes anlayamazdı onu... Sadece hissedebilenler görüyordu olay örgüsünde saklı kalmış gizemlerini. 
Karıştırdıkça incinmiş sayfalarını; sahipleniyordu insan, her bölümde değişen ana karakterlerini. Bazen bu ben oluyordum, bazen sen, bazen ise o... Kimin gönlü nereye kadar dayanabilirse o bozuyordu gizemi.
Çünkü; 
"Satır aralarındaki suskunluklarında, en derin acıları gizliydi."

Kandırmaya çalışmıştı onu tüm sevdikleri; ailesi, arkadaşları, yari, devresi, akrabaları bazen de iç sesi...
Eninde sonunda görmüştü, gözlerini korkuları uğruna kapatan insanın hikayesini. Hayat buydu belli ki, 
unutmak istemişti belleğine yer edinen tüm hikayeyi... Unutulmuştu nasıl olsa, o da bir kitaplığın tozlu rafında eskimiş bir kitap gibi... Özenle seçip doldurduğu sayfaları dökülüyordu artık kitabın orta yerinden. Çürümüştü onu hayata bağlayan ipleri;
'Dökülüyordu 97 yıldır yanında getirdikleri. Bu sefer baştan değil, sondan başa doğru izliyordu hayat filmini...' 
 
Anlatırdı bize alzheimer olan dedem doksan yedi sayfalık ömründe yaşadığı tüm hikayeyi. Arada aklı yerine geldiğinde kelimeleri seçe seçe özenle kurgulardı yaşam tiyatrosundaki öğüt veren sahnelerini. 
Yüzüne bakınca anlatırdı onu tek tek yüzüne kazınmış yaşam çizgileri; gördüğü geçirdiği, kitap niteliğindeki bir ders gibi. 
Onu olgunlaştırıp bilge biri yapan yaşanmışlığın yükünde gizli.
İki gözüyle bakan göremez özündeki kederi, onu kâmil yapan hayatı gönül gözünden seyretmesiydi...