Lavinya Dergisi

EVRENİN SESSİZ CÜMLESİ
Pelin ŞEHİDOĞLU

Sözcükler bir kaç hece lakin bilmezler ki bizim evrenimizde binbir gece.

Evren konuşmaz. Hiçbir yıldız sana dönüp de “Nasılsın?” demez. Kara delikler sır saklamaz ama sırlarını da anlatmaz. Galaksiler döner ama dans etmeyi bilmezler. Ve biz, minicik bir gezegende, minicik bir anda, devasa sorular sorar dururuz.

“Ben kimim?”
“Burada ne işim var?”
“Yalnız mıyım, yoksa biri mi dinliyor beni?”

İnsanın içinde bir yankı odası var sanki. Sorular birer çığlık gibi oraya bırakılıyor, ama cevap yerine sadece kendi sesimiz dönüyor bazen. Ama yine de yılmıyoruz. Dinler kuruyoruz, dualar ediyoruz, felsefe yapıyoruz, bilimle evreni ölçmeye çalışıyoruz. Çünkü insan, anlam arayan bir canlıdır. Ve çoğu zaman, anlamı kendi yaratır.

Teoloji der ki: “Bir düzen var, bir el dokunmuş buraya.”
Felsefe kaşlarını çatıp sorar: “Peki ya o eli biz uydurduysak?”
Bilim gelir, dürbününü uzatır: “Ben ne olduğunu anlatırım, ama neden olduğunu bilemem.”

Ve sonra gece gelir. İnsan başını yastığa koyar. Gözlerini tavana diker ve içinden yine aynı sorular geçer. Evren dışarıda genişlemeye devam ederken, insan iç dünyasında daralan bir boşluğun içinde kendini arar. İşte tam o an, düşünceler sessizliğe karışır, kalp devreye girer.

Bir annenin tebessümünde Tanrı’yı hisseder, bir yalnızlık anında varoluşu sorgular, bir şiirin dizesinde sonsuzluğu arar. Çünkü insan sadece düşünen değil, hisseden bir varlıktır. Kalbiyle de ölçer evreni, bazen gözyaşıyla, bazen kahkahayla.

Ve o kahkahalar… Ah evet, biraz da mizah gerek bu varoluş bilmecesine. Sonsuz bir evrende, uçsuz bucaksız boşlukta bir sandalyeye oturmuş “Dünyada neden yalnızım?” diye üzülmek, evrenin en ince esprisidir belki de. Bunu fark eden insan, biraz gülümser, biraz ağlar, biraz da sarılır bir başkasına.

Kimi zaman sabahın serinliğinde bir fincan çayla hayata anlam yükleriz, kimi zaman gecenin sessizliğinde kendimizi küçücük hissederiz. Ama belki de tam bu anlarda, evrenin sessizliğine en gür cevabı veririz: “Buradayım. Ve hissediyorum.”

Evrenin belki de asla sormadığı bir soruya, biz her gün küçük cevaplar veriyoruz. Bir kediyi severken, bir dostumuza “İyi misin?” derken, kendi kendimize “Bugün de buradayım” diyerek…

Ve işte o an, evren konuşmasa da biz ona cevabımızı çoktan vermiş oluyoruz.