Lavinya Dergisi

ER MİTOSU: ADALET
Pelin ŞEHİDOĞLU

Sözcükler bir kaç hece lakin bilmezler ki bizim evrenimizde binbir gece.

Platon’un Devlet’inde anlatılan Er Mitosu’ndan bahsetmek istiyorum bugün sizlere. Adı üstünde bir mitos; yani bakıldığında günün sonunda destansı bir öykü sunumu. Lakin öğretileri ve öngörüsüyle hiç de yabana atılmayacak bir gerçekler havuzunun çarpıcı yansıması. Er mitosu yalnızca ölüm ötesine dair bir anlatı değildir; aynı zamanda insanın adaletle olan sonsuz hesaplaşmasının bir yansımasıdır. Bu mit, ruhların ölümü takip eden süreçte ödüllendirildiği ya da cezalandırıldığı, ardından yeni bir hayat seçerek döngüye yeniden dahil olduğu bir düzenden bahseder. Ancak bu hikâyenin en çarpıcı yönü, adaletin nasıl işlediğine dair sunduğu derin felsefi sorgulamadır. Ne yazık ki bu sorgulama, günümüz dünyasında adaletin çoğu zaman işlemeyişine ve güçlünün yanında şekillenişine bakınca daha da anlam kazanmaktadır.


Adalet, insanlığın en temel arayışlarından biridir. Ancak bu arayış, çoğu zaman dünyada yarım kalıyor, bizzat tanık olduklarımız da cabası. Er Mitosu, adaletin yalnızca bu dünyaya ait olmadığını, ölüm ötesinde de devam eden bir süreç olduğunu gözler önüne seren bir anlatım sunar. İnsanlar yaşarken yaptıkları seçimlerin sonuçlarını ölümden sonra da deneyimleyip, kimi ruhlar önceki yaşamlarında işledikleri kötülüklerin bedelini öderken, kimileri erdemli yaşamlarının karşılığını alır. Herhalde biz de hayatı boyunca "üçüncü dünya savaşını" başlatan, bir ömür boyu çıkarlarını korumak için milyarlarca cana mal olan "büyük düşünürlerin" hesap vermesini beklerken, sonuçları hep sonraya bırakacak bir adalet sistemiyle yetinmek zorunda kalacağız.

 
Ne var ki Er Mitosu’nun sunduğu adalet, katı bir kader anlayışından uzak, daha esnek ve dinamik bir yapıya sahiptir. Ruhlar, yeniden doğacaklarında kendi hayatlarını seçme özgürlüğüne sahiptirler; bu da demek oluyor ki adalet, sadece ceza ya da ödül meselesi değildir. Aksine, her seçim telafi ve öğrenme süreciyle şekillenir. Mesela bir önceki yaşamında zalim bir hükümdar olan bir ruh, yeni hayatında yoksul bir insan olarak doğmayı seçebilir. Veya bir kahraman olarak yaşamış bir ruh, bu kez daha kayıtsız ve sorumsuz bir yaşam tercih edebilir. Burada adaletin en derin yönü devreye girer: İnsan yalnızca geçmişinin değil, aynı zamanda geleceğinin de sorumlusudur. Kişisel başarı ve motivasyon matlarında ne yazar; hayat yaptığın seçimlerden ibarettir.


Belki de bu yüzden Er Mitosu, yalnızca bir ölüm ötesi hikâyesi değil, yaşamın ta kendisine dair bir derstir. Adalet, sadece mahkemelerde ya da kurallarda değil, insanın vicdanında, seçimlerinde ve ruhunun sonsuz yolculuğunda şekillenir. İnsan, her seçiminde yalnızca bir anı değil, tüm varoluşunu biçimlendirir. Ve bu döngüde en büyük sorumluluk, kişinin kendisine aittir. Ancak bir yandan da, günümüz dünyasında adaletin ne kadar işlemediğini görmek, tüm bu anlatının ne kadar hayalci kaldığını düşündürtmüyor değil. Zira bazen, zalimler ödüllendirilirken, iyilik yapanlar unutuluyor. Her şeyin evrensel adaletin çarkları içinde döneceğini umarak beklerken, belki de gerçek adalet bir gün bir mahkeme salonunda değil, vicdanımızın derinliklerinde yerini alacaktır.