Lavinya Dergisi

SONSUZLUK KAPISI
Mehmet KEKEÇ

Tutsak kaldı dudaklarının arasında, Yüreğinin esaretinden kurtulamayan Seni Seviyorumlar.

"Kara göründü!"
 Sevinç ve zaferin çığlığı. Uçsuz bucaksız maviliğin ise bitimi bu cümle. Mavi ne kadar güzeldir oysa; her sabah bomboş bir düzlükte kaybolan, çocukluğundan beri sarı saman ve bozkırın kucağında oyalanan insan için. Bir tür çürümedir sınırsızlık çokluğun koynunda. Yokluğun ıstırabı, sonsuzlukta saklı.

"Sonsuzluk her şeyin değersiz olduğu bir yerdir." der Jaun Paul Sartre. 

Fyodor Dostoyevski ise " Eğer ölümsüz olsaydık, hiçbir şeye gerçekten değer vermezdik." der.

Anlam arayışı ile çırpındığımız ve içimizdeki ıstırapların ayyuka ulaştığı şu günlerde, imkânsızlıklarla kıyasıya boğuşuyor ve kendimizi yaralı bir ceylan gibi hayatta kalma içgüdüsü ile besliyoruz. 

Gün, gecenin kıymeti; gece, gündüze hazırlık diyoruz. Acıların ve zorlukların olmadığı bir ömürde, konforun sıcak yatağında istirahat ederken mutluluğun ve başarının hazzını duyumsayacağımızı düşünmeyenlerdenim.

Japon kültüründe önemli bir yer edinmiş Sakura ağaçları her bahar yeniler kendini. Eşsiz güzelliği ile başdöndürücü ihtişamıyla gülümser yeryüzüne. Milyonlarca insanın ilgisini çeker. Sakura'lar her anın kıymetli olduğunu, her gelenin gidici, her güzelliğin geçici olduğunun güçlü birer simgesidir. Hani diyorum dört mevsim orada öylece dursalardı plastik çiçekler gibi ne kadar ilgi çekerdi?

İnsan kasları ağırlık ile nasıl büyür ve gelişir ise, nasıl güçlenir ve daha önce ağır gelen yükleri sırtlanır ise; şüphesiz ki insan ruhu da çektiği acılar ile çiçeklenir. Yükü kadar güçlenir. Acısı ile törpülenir.

Sınırsız bir hayat, sonsuz bir mutluluk yok. Bize bir hediye olarak verilmiş ömrü çiçeklendirmek ve güzelliklerle bahar sayısını çoğaltmak kaidesiyle ömrümüzde Sakura zamanını çoğaltarak hayatımızı renklendirmeliyiz. 

Belki o zaman, sınırlı bir zamanı sonsuzluğa kavuşturabiliriz...