Lavinya Dergisi

KARDAN ADAM
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Kardan adam, aslında zamana ve insana dair bir semboldür. O, çocuk ellerinin sıcacık hayallerini, soğuk beyazın içinde şekillendirdiği bir düş, anı ve oyundur. Ama her masal gibi, onun da derinlerinde hüzün saklıdır.

İlk kardan adam ne zaman yapıldı, bilinmez. Ancak kayıtlı tarihte, 1380 yılına ait bir el yazmasında kardan adam çizimi bulunur. Kim bilir, belki Orta Çağ’ın kışında, bir çocuk donmuş toprağın üstüne düşen karı avuçlamış, onu üst üste koymuş ve yüzüne iki kömür parçası yerleştirmiştir. Adını ise “Gülümseyen Yalnızlık” koymuştur.

Hans Christian Andersen’in “Kardan Adam” adlı masalında onu anlatır. İçinde ateşe âşık bir kardan adam vardır. Sobanın sıcaklığına hayrandır fakat ona yaklaşamaz. Çünkü yaklaşırsa yok olacaktır. Sevda ile yok oluş arasındaki ince çizgide durur. Tıpkı insan gibi, seçimi zordur.

Beyaz, hep temizliği anlatır derler. Oysa beyaz, en büyük unutuluşun rengidir. Kardan adam, beyazın içinde kaybolur. Kafası, gövdesi, bacakları, üç yuvarlak kar yığını… Geçmiş, bugün ve en tepede gelecek gibi. Gözleri kömürden veyahut külden, burnu havuçtan, gülümsemesi ince eğrilikten. Bazen boynunda atkı, elinde süpürge, eski bir şapka. Sonra fotoğraflar çekilir onunla. Çocukların kırmızı yanakları, kartopu izleri, avuçlarındaki eriyen kar taneleri… Zaman karşısında duran şu birkaç kare. Albümlere koyulan, çekmecelere saklanan. Eski kartpostallar gibi, karlı ve simli. Kardan adamın yanına düşülen birkaç satır: “Ne güzel günlerdi.”

Ama sonra bahar gelir. Güneş, usulca dokunur ona. Önce bir damla yaş süzülür yanaklarından, sonra gövdesi küçülür, şekli bozulur. Çocuklar artık dışarı çıkmaz. Bahçeler ıslanır, yollar çamur olur. Kahramanımız erir, toprağa karışır. Aylar geçer, bir kış daha gelir. Bir çocuk daha eğilir, avuçlarını kara daldırır, yuvarlar, üst üste koyar ve her defasında, sanki hiç erimemiş gibi kahramanımız orada durur. Sadece çocuklar değil, büyükler de kendisine bayılır. Çünkü nice büyüğün içinde büyümeyen bir çocuk vardır. Bir de onu öldürmeye çalışan diğerleri. 

“O çocuğun ortaya çıkmasını engelleyenler, sevilmemeli.” Bakın kardan adam hikâyesi nerelere geldi? Yazar son satırda hikâyeyi umuda bağladı. Çünkü kardan adam umuttu. Eridi, kayboldu ama her kış yeniden doğdu.