Lavinya Dergisi

KELİMENİN İSYANI: EYLEMİN ATEŞİ
Osman YAVAN

İnanıyorum ‘‘ Elbet Bir Gün! ’’ İnsan dünya’ da ne için var olduğunu anlayacak…

Kelimelerin Dosyasında Saklı Eylemler:
Bir kelimenin yalnızca bir ses yığını ya da harf diziliminden ibaret olduğunu düşünmek, onun gerçek gücünü göz ardı etmek olur. Sözcükler, zihinde bir kıvılcım çakar, ardından bir düşünceyi doğurur; o düşünce bir duyguyu tetikler ve sonunda bir eyleme dönüşür. Bazen bir savaşın başlangıcı, bazen bir barışın temeli olur. Bazen bir insanı yıkıma sürükler, bazen de yeniden ayağa kaldırır. Kelimeler, insanın eyleme geçmeden önceki son durağıdır. Belki de bu yüzden, her kelimenin içinde saklı bir hareket, bir niyet ve bir kader vardır.

Kelimelerin Gücü ve Eyleme Dönüşmesi:
Bir fikrin insanları harekete geçirmesi için dile getirilmesi gerekir. Ancak, her söz sadece duyulmaz; aynı zamanda hissedilir, içselleştirilir ve zamanla birer eyleme dönüşür. Tarih boyunca kelimeler, insanları bir araya getiren veya bölen en büyük güçlerden biri olmuştur. Hitler’in coşkulu nutukları, milyonları peşinden sürükleyen bir çılgınlığın fitilini ateşlerken, Martin Luther King’in "Bir Hayalim Var" konuşması, özgürlük mücadelesinin sembolü haline gelmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün "Ya istiklal ya ölüm!" sözü, bir milletin bağımsızlık için ayağa kalkışını anlatırken, Gandhi’nin "Şiddetsiz direniş" söylemi, bambaşka bir coğrafyada benzer bir direnişin yolunu açmıştır.
Bu örnekler gösteriyor ki, kelimeler yalnızca havada asılı kalmaz. Bir kalemin ucundan dökülen cümleler, zamanla bir hareketin temelini oluşturur. Bir kitap, milyonların düşünce yapısını değiştirebilir. Bir mektup, yıllar süren bir savaşın sonunu getirebilir. Bir şiir, bir kalbi yumuşatabilir ya da bir isyanı başlatabilir. Kimi zaman sadece tek bir cümle, bir insanın hayatında geri dönülemez bir değişim yaratabilir. Çünkü kelimeler, insanın zihnine düştüğünde hareketsiz kalmaz; eyleme dönüşmeyi bekleyen bir tohum gibi yeşerir.
Bu gerçeği, tıp fakültesinde staj yaparken bizzat deneyimlemiştim. Kanser teşhisi almış bir hastanın gözlerindeki umutsuzluğu fark etmiştim. Doktorların söyledikleri onun için yalnızca soğuk, teknik cümlelerden ibaretti. Gözlerinde "Benim için her şey bitti" ifadesini okuyabiliyordum. Yanına gidip sadece şunu söyledim: "Bu hastalık seni tanımlamaz. Sen hâlâ sensin ve hâlâ savaşabilirsin." Gözleri doldu, yüzüne belli belirsiz bir gülümseme yayıldı. O an anladım ki, bazen kelimeler bir ilaçtan daha güçlü olabilir. Bir cümle, birinin içinde yeniden bir umut kıvılcımı yakabilir.

Suskunluk da Bir Eylemdir:
Ancak bazen, kelimelerin söylenmemesi de bir tercihtir. Hatta bazı anlarda, sessizlik kelimelerden çok daha güçlü bir anlam taşır. Toplumda en çok konuşanlar değil, bazen suskunluklarıyla mesaj verenler de vardır. Bir insan, sustuğunda her şeyin olup bitmesine izin veriyorsa, bu da bir eylemdir. Tıpkı bir doktorun tedavi etmeyi reddetmesi gibi, bir yazarın kalemini eline almaması ya da bir toplumun haksızlık karşısında sessiz kalması da bir tavırdır.
Bu gerçeği, bir hastanın ailesiyle yaşadığı bir anda gözlemlemiştim. Doktorlar, hastanın durumunu ailesine açıklarken, yüzlerindeki korku ve şaşkınlık açıkça okunuyordu. Ama en etkileyici olan şey, hastanın sessizliğiydi. Söyleyecek çok şeyi vardı belki, ama kelimeler ona ihanet ediyordu. O an, bazı durumlarda kelimelerin yetersiz kalabileceğini düşündüm. Fakat yine de bazen en küçük bir sözün bile bir umut ışığı yaratabileceğini fark ettim.

Günlük Hayatta Kelimelerin Etkisi:
Günlük hayatımızda sarf ettiğimiz tek bir kelime, birinin kaderini belirleyebilir. Bir çocuğa "Sen başarısızsın" dendiğinde, o kelime yıllarca zihninde yankılanabilir ve sonunda onu gerçekten başarısız biri haline getirebilir. Oysa bir hastaya "Sana güveniyorum, iyileşeceksin" demek, ilaçtan daha güçlü bir etki yaratabilir. Hastanede bir hemşirenin, yorgunluktan bitap düşmüş bir arkadaşına sadece "Sen olmasan biz ne yaparız?" dediğini duymuştum. O yorgun insanın gözlerinde aniden bir ışık yandı. Yorulduğumuzda, düştüğümüzde, pes etmeye yaklaştığımızda bazen ihtiyacımız olan tek şey budur: Bir kelimeyle değerli hissetmek.

Yazının Gücü: Zihindeki Eylem:
Bir yazar, kelimelerini rastgele seçmez. Her cümle, bir düşüncenin izdüşümüdür. Bir hikâye, yalnızca olay örgüsünden ibaret değildir; içinde saklı mesajlarla okurun zihninde bir iz bırakır. Yazının gücü, zamanın ötesine geçmesinde yatar. Bugün okunan bir kitap, belki yıllar sonra bir devrimin fitilini ateşleyebilir.
Bir tıp öğrencisi, bir gün yazdığı bir makaleyle binlerce hastanın tedavi sürecini değiştirebilir. Bir bilim insanı, kaleme aldığı teorisiyle dünyanın gidişatını etkileyebilir. Bir yazar, kağıda döktüğü birkaç satırla birinin yalnızlığına dokunabilir.
Ben de yazılarımı kaleme alırken kelimelerin bu gücünü hep düşünürüm. Bir metin, bazen farkında olmadan birine bir şeyler öğretir, bir duygu uyandırır ya da bir düşünceyi harekete geçirir. Belki bir gün, yazdığım bir cümle, bir başkasının hayatında bir değişim başlatır. Kim bilir?

Sonuç: Kelimelerin Yankısı:
İnsanlar yaşlanır, ölür, unutulur. Ama kelimeler, zamanın içinde yaşamaya devam eder. Bir söz, bir metin, bazen bir insanın zihninde bir ömür boyu yankılanır. Ve en nihayetinde, kelimeler yalnızca cümlelerden ibaret değildir; onlar, gelecekteki eylemlerin gölgeleridir. Bir taş, suya düştüğünde nasıl dalgalar oluşturursa, bir kelime de bir zihne düştüğünde sessiz bir değişim başlatır. Ve belki de en büyük gerçek şudur: Dünya, büyük devrimlerle değil, birinin yüreğine dokunan küçük bir kelimenin yankısıyla değişir.