Lavinya Dergisi

YILDIZLAR HİÇ DURMADAN…
Burçin LAÇİN ALTAY

Ömrü ferahlatan mis kokulu sabahları duymak için, gerçek sevgiye ulaşmaktaydı hep umut.

Gece dönüp duruyor başımda, gözlerimden başka bir şeyim yok hayatta. Görebilmek, bakmaktan öte bazı zamanlarda… Baktığın her ne olursa olsun, gördüğün bazen bambaşka. Dünya hiç durmadan, gökyüzü hiç durmadan, yıldızlar hiç durmadan dönüyor etrafımda. Penceremce küçülmüş, uzak bir şehir, penceremde nefessiz bir zaman… Her şey, her şey nefes alıyor, dağlar, ağaçlar, evler bile… Bir ben kalıyorum izlerken uzakları, nefessiz penceremde… Varlığımın bu bitmez tükenmez döngüde yavaş yavaş eriyip gittiği tahayyülünün sınırlarından atlıyorum. Düştüğüm gerçek, zamanın acımasız çığlıkları içinde sağır oluyor. Bütün algıların dışında yaşadığım dünyayı en ince damarına kadar özümsemek, hissetmek, karışmak için kendimi bırakıyorum zamanın, doğanın güçlü hortumuna. Yaşamak biraz da bırakmaktır kendini, zamansızlığa… 

Akıp giden yaşam; azgın, vahşi bir nehir gibi savruluyorken beni; imkânsızlık kayalıklarına çarpa çarpa kan içinde kalırken, yine de sevgi dallarına tutunarak kurtulduğum boğulmak arasında gidip geliyor ve git gide genişleyen bir sarmal içine hapsediyor ruhumu. Oysa çağırıyor yıldızlar hiç durmadan, sarı ışıltılı görkemiyle… Hep onlara ulaşmak çabası içinde direniyorum geceye… Kurtulmak mümkün değil, hangi boyutta olursa olsun; insanın mutlaka ait olması gereken bir yer var, bir zaman, bir dünya, bir gece, bir yıldız… 

Zamanı yenmek ve zamana yenilmek, akrep ve yelkovan arasında kalan ruhumu zalim bir mengene gibi sıkarken, aynı zamanın döngüsüne ayak uydurmaya çalışmakla geçiyor yaşam… Zamanın geçişi, hüznün iflas edişi, unutuluş her ne varsa duyguları zincirleyen hepsi ekleniyor yaşamın içine. Sürekli eskiyor olsa da üstüne eklenenlerle daha büyük bir kütle halinde, acı ne kadar fazlaysa, o kadar sert demir sarmal gibi taşıyor ruh kanatlarında geçmişi… Çok zor uçsa da yıldızlara doğru, bu yolu hep tamamlamak zorunda… Gitmek zorunda… O ışıltılı, hiç durmadan dönüp duran Yıldızlı Gece’ye…


Vincent van Gogh, “The Starry Night” (Yıldızlı Gece); 1889
Vincent van Gogh’un en ünlü eserlerinden olan Yıldızlı Gece eseri, 1889 yılında yapılmış ve Post-Empresyonist sanatın en önemli örneklerinden biri olarak kabul edilmiştir. Bu tablo, van Gogh’un akıl hastalığı döneminde, Saint-Rémy-de-Provence’deki akıl hastanesinin penceresinden gördüğü manzarayı yansıtmaktadır. Eserdeki canlı mavi ve altın sarısı tonları, sanatçının içsel duygularını ve hayal gücünü ifade etmekte oldukça etkilidir. Söz konusu tablo, New York’taki Modern Sanat Müzesi’nde sergilenmektedir.  

Sanat resimleri denemeleri, Burçin Laçin Altay