Lavinya Dergisi

DENİZİN ŞEFKATLİ KOLLARI
Sıla Nisa ÜNAL

En derin arzumuzdur aslında yalnızlık.

Dalgaların beni kucakladığı o an, hayatın basit bir oyun gibi göründüğünü fark ettim. Deniz, başlangıçta dostça bir mavi yorgan gibiydi; ayaklarımı serinleten, ruhumu tazeleyen bir huzur. Her dalga, yüzümde neşeli bir tebessüm bırakıyordu. Ama oyunlar bazen ciddileşir, değil mi?
İlk dalga üzerime kapandığında sadece şaşırdım. Tuzlu su burnuma dolmuş, boğazımda yakıcı bir acı bırakmıştı.  Kendime "Her şey yolunda," dedim." Bir dalgadan ne olabilir ki?" Ama sonra ikinci dalga geldi. Daha güçlü, daha sert. Bedenim bir anda kontrolünü kaybetti. Ayaklarımı yere basmaya çalıştım ama orada bir zemin yoktu. O an anladım: Deniz benden güçlüydü. Dalgalar sırtımdan itiyor, beni kendi bilinmezliğine doğru sürüklüyordu. Kollarımı çılgınca salladım, ama su onları ağırlaştırdı. Sanki her hareketimle kendimi daha derine çekiyordum.  Nefes almak, hayatın en sıradan eylemi değil miydi? Şimdi o sıradanlık, imkânsız bir hayal gibi geliyordu. Her öksürüşümde boğazıma daha fazla su doluyordu.  "Yukarı çıkmalıyım!" diye düşündüm. Ama hangi yöne gitsem, sadece daha fazla karanlıkla karşılaşıyordum. Bir an için yukarıdaki ışığı gördüm.  Ona ulaşmaya çalıştım. Ellerimi yukarı doğru uzattım. Fakat her hamlem, beni daha çok yoran bir kısır döngüye dönüşüyordu. Kollarım titremeye başladı. Gücüm tükeniyordu. Etrafım giderek sessizleşiyordu. Dalga sesleri, uzak bir fısıltıya dönüştü. Kulaklarımda yalnızca kalbimin hızla atan ritmini duyuyordum. Ama o da yavaşlıyordu artık. Kaslarım ağırlaşmıştı. Bir an için her şeyi bırakmayı düşündüm. Ve sonunda bıraktım. Bedenim serbest kalmaya başladı. Yukarıdaki ışık giderek küçüldü, bulanıklaştı. O ışığa bakarken, zihnim bir filmin geriye sarışı gibi hayatımı gözlerimin önüne getirdi.  Tüm anılarım şimdi o ışığın içinde kayboluyordu. İçimde garip bir huzur hissettim. Suyun beni kucaklayışında bir şefkat vardı sanki. Artık mücadele etmiyordum, artık korkmuyordum. Deniz beni kendine çağırıyordu. Ve ben, bu daveti kabul ettim. Son bir kez nefes almaya çalıştım. Boğazımdan içeri sadece su doldu. Ama bu sefer tuzun acısını hissetmedim. Tüm korkularım, tüm acılarım denizle birlikte eriyip gitmişti. Derinliklerde, ışık yok oldu. Sessizlik hâkimdi. Ve ben, maviliğin sonsuzluğunda kayboldum.