Lavinya Dergisi
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDEN GELECEĞE: 2025'E DOĞRU İÇSEL BİR YOLCULUK
Her son, aslında yeni bir başlangıçtır. Sonlar her zaman mutlu bitmese de insan, yeni başlangıçlara yelken açar. Zamanla, yaşanılan her anın ardından daha tecrübeli ve daha olgun bir düşünce yapısıyla ilerler. Yeni yolculuklar başlar, ama bu yolculuklar bir öncekinin izlerini taşır; geçmişin acıları, zaferleri ve kayıpları birikir ve insanı şekillendirir. Eski yolculuklar onu yormuş, üzmüş, yıpratmış ve kahretmiştir. Her adımda daha fazla yalnızlaşmış, içindeki gücü arayarak amansız mücadelelere tek başına göğüs germiştir. Kimi zaman her şey üstüne gelmiş, karanlıklar arasında kaybolmuş gibi hissedip, devam etmek için sadece kendi inancına tutunmuştur. Yalnızdır ama kavgasında haklıdır, davasında ise inançlıdır. Ancak, kimse sormamıştır: "Senin halin ne?" Kimse, o yorgun ruhu, bitkin bedenini, içindeki fırtınayı fark etmemiştir. Oysa o, her zaman güçlü görünmeye çalışmış, her anını bir mücadeleye dönüştürerek yol almıştır. Herkesin hikayesinde bir başkası vardır, ama kimse onun hikayesine doğru bakmamıştır. Oysa bir söz vardır: Gerçek gücün sınandığı yer, kimse bakmadığında bile ayağa kalkabilmektir.
Kalktıktan sonra, insanın düşünmesi gereken bir soru vardır: Yeryüzünde kazanan iyilik mi, yoksa kötülük mü? Yoksa belki her ikisinin ötesinde bir şey mi var? Her gün yüzleştiğimiz zorluklar, gördüğümüz adaletsizlikler ve sevinçler, sonunda insanın ruhunda derin bir sorgulama yaratır. İyilik ve kötülük, sürekli bir mücadele içinde birbirlerine karşı savaşırken, bazen insanın bu ikisini bir arada deneyimlediği karmaşık bir dünyada yaşamamız gerektiği hissine kapılırız. Ama belki de bu ikisinin ötesinde bir şey vardır; belki kazanan, insanın kendi içindeki dengedir, ruhunun vicdanla, sevgiyle ve umutla bulduğu denge. Kalktıktan sonra bu soruyu sormak, insanın sadece dış dünyayı değil, iç dünyasını da anlamaya çalışmasıdır. İyilik, kötülüğün karşısında bazen daha yavaş, daha sessiz ilerler; ama belki de bu sessizlikte yatan güç, her şeyden daha kudretlidir. Kötülük ise gürültüyle, şiddetle varlık gösterirken, iyiliğin gücü sabırla ve küçük adımlarla büyür. Ancak bu ikisinin karşısında, insanın doğruyu ve yanlışı, adaleti ve merhameti nasıl algıladığını anlamak daha önemlidir. Gerçek kazanan, belki de iyilikle kötülüğün savaşı değil, insanın kendi içinde yaptığı seçimlerdir. Ve belki de sonunda, kazanan insanın içindeki iyiliği bulabilmesi, karanlıkta bile umut arayabilmesidir. Çünkü bazen her şeyin ötesinde, yalnızca insanın kendine dair bulduğu anlam ve huzur gerçek zaferdir.
Geride bıraktığımız yıllarda kalarak değil, anı yaşayarak hayatımıza devam etmeliyiz. Zaman geçtikçe, anı yaşamak, geçmişin gölgesinde kaybolmaktan çok daha değerli hale gelir. Yer yüzünde, yani madde aleminde, iyinin ve kötünün ötesinde çok şey vardır. Hayat, bazen bu ikisinin dışında bir derinlik sunar, insanın iç yolculuğunda anlam arayışı her şeyin ötesine geçebilir. Mana âlemini de unutmamak gerekir, zira insanın ruhsal ve manevi boyutu, maddi dünyadan çok daha derin bir anlam taşır. Bu boyut, varoluşumuzun temelini ve içsel dengeyi bulmamızın yolunu gösterir. Maddi dünyanın ötesinde, ruhsal bir gerçeklik, insanın anlam arayışında her zaman önemli bir yer tutar.
Bu derin iç yolculuk Friedrich Nietzsche’nin "İyinin ve Kötünün Ötesinde" eseriyle bağlantılı olarak: Nietzsche, bu karmaşık sorunun ötesinde, insanın yalnızca toplumsal ahlaki değerlere göre değil, kendi içsel gücünü ve iradesini keşfederek bir anlam arayışı içinde olması gerektiğini savunur. Nietzsche’ye göre, toplum tarafından dikte edilen “iyi” ve “kötü” gibi değerler, insanın gerçek potansiyelini sınırlayan, dar bir bakış açısı sunar. Oysa insan, bu ikisinin ötesinde, kendi özgün değerlerini oluşturmalı ve toplumsal normların ötesinde bir yaşam sürmelidir. Nietzsche’nin "üstinsan" kavramı burada devreye girer. Üstinsan, toplumsal kalıplardan sıyrılıp, kendi değerlerini yaratabilen, kendi gücünü tanıyabilen bireyi temsil eder. Yani, "iyi" ve "kötü" arasındaki mücadele değil, insanın kendisini aşması, kendi içindeki gücü keşfetmesidir asıl zafer.
Bu bağlamda, yer yüzünde iyiliğin ve kötülüğün ötesinde, insanın kendi içsel gücü ve iradesi bulunur. Nietzsche, insanın yalnızca içsel gücünü tanıyıp, bu güçle kendi varoluşunu yeniden yaratmasını, her bireyin kendi yaşamını yeniden şekillendirmesini savunur. Ve belki de gerçek zafer, insanın kendini aşabilmesi, toplumsal değerlerin ötesinde bir yaşam bulabilmesidir. Nietzsche’nin önerdiği gibi, insanın “güç iradesi” (WILL TO POWER), yalnızca dış dünyaya değil, içsel yolculuğa ve ruhsal anlam arayışına da yönelmelidir. Bu, içsel huzuru ve dengeyi bulmanın yoludur.
Her şeyin ötesinde, insanın varoluşundaki derin anlamı ve içsel dengeyi bulabilmesi hem madde aleminin hem de mana âleminin ötesindeki gerçek zaferdir.
Sonunda, insanın hayatında en büyük zafer, sadece dış dünyaya karşı kazandığı mücadelelerde değil, içsel yolculuğunda da kendi gerçeğini bulabilmesindedir. İyilikle kötülük arasındaki savaş, insanın ruhunda süregeldikçe, her birey kendi içsel dengeyi kurma yolunda ilerler. Gerçek güç, karanlıkta bile umut arayabilme, kaybolmuşken yolunu bulabilme gücünde gizlidir. Her sonun, aslında yeni bir başlangıç olduğuna inanan bir insan, geçmişin gölgesinden sıyrılarak, sadece anı değil, geleceği de kucaklar. Zaman, bir kenara bırakılacak değil, bir öğretmendir; çünkü her şeyin ötesinde, insanın kendine dair bulduğu anlam ve huzur, gerçek zaferdir.
Ve 2025 yılına adım attığımızda, geçmişin yorgunluklarından, kayıplarından ve acılarından kurtulmuş, yeni bir başlangıç yapmak için güç toplamış olacağız. Her yeni yıl, yeni umutları, yeni fırsatları ve yenilikleri beraberinde getirir. Bu yıl, yalnızca dış dünyayı değil, iç dünyamızı da yeniden şekillendirecek bir yıl olsun. Kendimize dair bulduğumuz anlamla, ruhsal gücümüzle 2025’e doğru ilerlerken, hep birlikte daha özgür, daha dengeli ve daha huzurlu bir yaşamı kucaklayalım. Çünkü nihayetinde, gerçek zafer, yalnızca içimizdeki iyiliği bulabilmek ve onu dünyaya yansıtabilmektir. Yeni bir yıl, yeni bir başlangıçtır; öyleyse bu yılı, kendimizi aşarak, insanlığın en derin gücünü bulduğumuz bir yolculuk olarak yaşamalıyız.
Yeni yılın ilk gününde, başta Lavinya ailesi olmak üzere, kıymetli okurlarımıza, değerli sevdiklerime ve aileme, her birinin hayatına huzur, sağlık ve başarı dolu bir yılın arifesinde olmasını temenni ediyorum. Geçen yılın zorluklarını geride bırakıp, yeni umutlarla, sevgiyle ve birliktelik duygusuyla dolu bir yıl geçirmeyi diliyorum. Her anı, kendimize ve çevremize değer katarak, yeni başlangıçlar ve olumlu değişimlerle taçlandırsın. Hep birlikte daha nice güzel yıllara, umut ve mutluluk içinde adım atmak dileğiyle.