Lavinya Dergisi
AKIYOR YAŞ MİSALİ MÜREKKEBİMİZÇok keyifli olmadığım zamanlarda yazarım.Yani çoğu zaman...Daha çok geceleri.Aşığım geceye, gecenin sessizliğine.Sessizce kelimeler dönüşürken cümlelere.Şiir olup özlemle yazarsın.Yazarsın da bazen ne yazdığını bilmezsin.Kimimiz gülüşte,bakışta, nakışta ve yüzlerde...Ne de çok gizledik kendimizi yazılarımızda.Ne de çok ürkek bir kedi gibi kaçar olduk insanlardan veinsan diye geçinen mahlukatlardan...Yaşamın bizi içine kıstırdığı bu dönemeçli döngünün içinde her gün biraz biraz daha yitip gidiyor yarına dair en güzel düşlerimiz...Ve şuan hala bir şiiri okuduğumuzda içimiz cız edebiliyorsa yüreğimizin kuytu köşelerinin bir yerlerinde saklı güzel yarınlar vardır belkide...İçimizdeki zifirilik umudumuzu kör eden bir düğüm sanki.Doluyor sözlerimiz, akıyor yaş misali mürekkebimiz.Bilmem ne kadar tesir etti yazdıklarım hayata.Tek bildiğim.Gün gelecek karışacak isimlerimiz ağıtlara.Arkamızda kalan üç beş defter.Bilemiyorum kalemimin gücü nerede tükenir.Geceleri uykumuzdan çalıp feda ediyorsakkendimizi sevdiklerimize düşüncelerimize hayallerimize...Kimi zaman kırdıklarımıza, kimi zaman kırıldıklarımıza.Ufak da olsa gelmeyen bir karşılık beklersin,tam da bu karmaşıklığın içinde dalıp gidersinbir şarkının melodisiyle en ücra yerlere...Umutlar beslersin içinde öyle umutlardır kizirvede bulursun kendini.Ne mi olur sonra?Çaldığı andan itibaren huzur bulduğun melodilerinde kaybolduğun şarkı biter ve sen kendi gerçeklerinle yüz yüze kalırsın.gerisi çok basit zaten üç dört dakikalık umudun kursağında kalır ve çıktığın o zirveden çok acı bir şekilde yere çakılırsın...kısacası şöyle izah edelim ,Yazmak her şeydir, mutluluğunu hüznünü paylaştığın tek şeydir..."Yalnızlaştıkça yazmayı konuşmaya tercih eder oldu."Stefan Zweig