Lavinya Dergisi
BİR OTOBÜS İÇİNDE BARINAN YOLCULUK
Kulaklığımdan yükselen müzik, etrafımdaki dünyanın gürültüsüne karışıyor, zihnimi daha da derinlere çekiyor. Otobüsün içindeki insanlar, hayatlarının telaşında, kimisi telefonuna bakıyor, kimisi pencereye odaklanmış, kimisi ise yalnızca kendi düşüncelerinde kaybolmuş. Arada sırada göz göze geliyoruz, bir anlık bir yakınlık oluyor ama sonra hemen herkes kendi yalnızlığına geri dönüyor.
Bir süre sonra, otobüsün hızı bir parça artıyor, ancak hala etrafımdaki manzara bir türlü değişmiyor. Herkes bir yere gidiyor ama nereye? Kimisi belki işine, kimisi belki eve, kimisi de belki hiçbir yere. Bir de şu küçük çocuk var, annesinin kucağında. Çocuk, etrafındaki her şeyi merakla izliyor, her şey yeni ve heyecan verici. Gözlerindeki o masum bakışları gördükçe, bir anda kendimi geçmişte, çocukken bir yerde buluyorum. O zamanlar her şey çok daha basitti, her şey daha anlamlıydı. Gözlerim yine çocukta. Belki de hepimizin içinde bir çocuk vardır, sadece büyüdükçe o çocuk susar, görünmez olur. Etrafımdaki yüzler, birer hikâye barındırıyor. Her biri bir zamanlar gülümsemiş, belki de bir zamanlar ağlamış. Her biri, yaşadıklarıyla şekillenmiş. Bazen insanların yüzlerine bakarak, onların geçmişini tahmin etmeye çalışıyorum. Yaşlı kadının buruşmuş yüzü, yılların getirdiği izleri taşıyor. Genç kız ise daha yeni bir hayatın başında, umutla, belki de bilinçsizce geleceğe doğru ilerliyor. O genç kız, bir gün bu yaşlı kadına dönüşecek, zaman her şeyi alıp götürecek.
Otobüs biraz daha ilerliyor. Trafik, bir türlü hızlanmıyor. Gözlerimi tekrar dışarıya çeviriyorum. Sokaklar, alışkın olduğum manzara, ama her seferinde farklı görünüyor. Belki de ben değişiyorum, belki de dünyayı başka bir gözle görmeye başlıyorum. O eski hızla akıp giden hayatı, artık daha yavaş, daha dikkatli izliyorum. İnsanlar, yüzler, eller... Her biri birer iz, birer anı, birer öykü. Bugün ne yaptığımı soran olursa, yalnızca otobüse bindim. Ama bu sıradan yolculuk, bir başka yolculuğa, içsel bir keşfe dönüştü. Yavaşça, kendi içimde kayboluyorum. Herkes bir yere gidiyor, ama ben biraz daha fazla duruyor, etrafı izliyorum. İnsanların hayatlarına, düşüncelerine, yüzlerine bakarak... Bu yolculuk sadece fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel bir yolculuk.