Lavinya Dergisi
SOBA MESELESİSon günlerde birçok platformda resmi dolaşan o obje, soba. Kimisinin üzerinde bakır bir çaydanlık, portakal kabukları serpiştirilmiş şu koku, kestaneler yer yer pişmiş. Sonra yerde minik bir gırgır, minder, sıcak her yana yayılmış. Kahvaltıda üzerinde ekmek kızartılmış, tereyağı sürülmüş, pazar akşamları yakına leğen sığdırılmış ve kaynar banyolar yapılmış. Çıralar kapının dışında kartona dizilmiş, bacası tütmüş o sıcak odanın enerjisi tüm alana yayılmış. Muhtemelen televizyonda “Bizimkiler” dizisi açılmış. Yok, yahu o günlere özlem mi başlamış? Oysa günümüzde çoğu ev dekorasyon dergilerinden fırlamış.
Sobaya renkli topaçlar, leblebi tozları, seksek oyunları, bozacı sesleri, Karagöz ve Hacivat hikâyeleri eklenmiş. Belli başlı sorular gündemi meşgul etmiş. Efendim, o günlerin samimiyeti bugünün robotik dünyasına değişilir mi? Teknoloji, konfor bu değil mi? Şu “Eskiler daha güzeldi.” sözü sıklıkla telaffuz edilir mi? Basit olaylardan çıkarılacak felsefi dersler başlığının altı çizilir mi? Duygu durumu olan mutluluğa hâkimken dahi eski hayal edilir mi? Yoksa sadece muhteşem olan çocukluk dönemi mi? Ebeveyn olunduysa o huzuru kendi çocuğuna da yaşatmak gerekmez mi? Hasret duyulanlar belli.
Özünde kendini gurbette hissettiren bugün değil ki!
Hayal edilen ne sobanın borusu, ne de metali.
Özlenen kaybettikleriniz bilin ki.
Nice büyükler ve onların sesi.
O evin neşesi, cıvıltısı, hatta kavgasının stresi.
Akabinde anıların derinliği, takvim yapraklarının değişimi ve aynadaki kaygısız senin parlayan gözleri.
Anlaşılan o ki, geçmiş geçmişte kalmadı. Isınan salt odalar olmadı, divana, kilime, eski radyolara doyulmadı. Kulaklarda milenyum melodileri yer tutmadı. Taş plaklar yeniden aşkı anlattı, yeni moda ilişkiler sınıfta kaldı. Hurdalığa giden sobalar bitip gitmedi.
Ey insanoğlu sınavın bitmedi. Hasıraltında kalan masumiyeti korumaya güç yetmedi. Yine de umut vardı, içindeki çocuk ölmedi.
Uzun yaşatmak için saflığını koruman ilk adım olabilir mi?