Lavinya Dergisi
BOMBA...Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?
Bir bölüm daha açılıyor ömür penceresinden. Her gün başka bir yaşama uyanıyor insan. Az önce sen uyandın mesela. Bir saat sonra bir başkası. Herkesin gündüzü bir olmuyor elbet. Kimisi gün ağarmadan yollarda buluyor kendini. Kimisi öğleni geçiriyor uykuyla. Kimisi çıkmıyor evinden hiç, kimisi evine giremiyor.
Peki ya herkesin gecesi bir mi?
Hayır diye hep bir ağızdan sesler duyuyorum. Elbette hayır. Gündüzü bir şekilde bir yerde toplayan insanların geceleri hep farklı, hep ayrı. Kimisi koşturmayla dolduruyor geceyi, kimisi işle güçle ekmekle. Kimisi sessizce bir şeyleri izliyor, bir şeylere dalıp gidiyor, kimisi neyse boşverin onları. Onlar için zor geçiyor geceler. Böyle boğazlarını sıkan iki el var sonra gözlerini kapatan bir el. Sonra yürürken karanlıkta çelme takan bir ayak. Sonra sırtından bıçaklayan bir el daha. Sonralar hiç bitmiyor. Geceler aslında hep uzun sadece bazı insanlara mevsimlerde öyle geliyor. Şimdi soğuk ve rüzgarlı bir gece var. Yaprakları sararmış ve savrulmuş ağaçları dinliyorum pencere önünde. Çatırtısı hiç kesilmiyor dallarının ve kopuyor sürekli bir şeyler kendinden. Kendimden bahsediyor gibiyim sanki yahut okuyan, yani senden bahsediyor gibiyim. Kendini bulmadıysan şayet bu yazıda okumayı burada bitirebilirsin zira zaman israfı senin için. Hayat sana sütünü içip gözlerini kapatır kapatmaz uykuya dalmayı çoktan sunmuş dostum…
Gelelim kendini (kendimizi) bulanlara. Ne olacak bizim bu hayal akşamlarımız?
Bir türlü geçmeyen bir yara açılmış her birimizden. Merhemde sürsek geçmiyor, zaman da versek geçmiyor. Dinmiyor ki acısı, geçmiyor ki sancısı sürekli kendini hatırlatıyor geceleri. Gündüzleri bastırıyoruz bir şekilde acıyı. Gülüyoruz bazen, belki biraz kaçıyoruz başarıyoruz üzerini kapatmayı.
Geceleri çok azıyor bu meret…
Çok canın(m) acıyor bazen. Uyumak günden güne zorlaşıyor. Göz kapaklarımın savaştığını hissediyorum. Her gün daha da kaybediyorum bu savaşı geceye, her gün bir parçamı daha ele geçiriyor. Ya geceyi katacağım kendime bu gidişle ya gece olacağım. İkisine de varım ben, ya siz?
Gece olmayı göze alabilir misiniz? Ya da geceye katılmayı?
Hoş mu sizce bu savaş?
Bitmeli mi?
Hep ben düşünüyorum biraz da siz düşünün. Bu bomba bir tek benim kucağımda durmasın…