Lavinya Dergisi
YÖNSÜZLÜĞE İTHAFEN ÇARESİZLİKPavlov’un köpeğinin ağzı yemek zamanı gelince çalınan çan ile sulanır, bir süre sonra peşinden yemek gelmese bile köpeğin ağzı sulanır. Beyninde oluşan bu kodlama hayatı boyunca onunla kalır, bu deneyi okuyan insan belki bu deneyi absürt ve saçma bulur, sonra saatine bakar ve yemek saatinin geldiğini görünce ağzı sulanır. Köpek hayatı boyunca bu kodlamayla kalsa bile biz insanlar öğrenilmiş çaresizliğe bir çare olabiliriz. Başka bir deneyde çevresi tuzdan bir çember veya beyaz bir tebeşirle çizilen bir çemberin içine koyulan karıncaların çemberi aşamadıkları gözlemlenir. Oysa engel sadece zihinlerindedir. Bu hayvanlara bakıp, üstünde deneyler yapıp sonra aynısını kendisi yapan insanların göremediği tuzdan çember nedir? Niye gözlemlerken anlaşılması bu kadar basit olan psikolojik engelleri kendimiz aşamıyoruz? Evet köpekler ve karıncalar belki içinde oldukları durumun farkında değiller, ama biz niye anlayamıyoruz, anlamamazlıktan geliyoruz? Kazanılmış çaresizlik zihnimizle verdiği savaşı da kazanıyor. Bazen kazandığımız çaresizlikler kazandığımız tek şeymiş gibi gelir, bunda çevremizdeki insanların payı da çok büyük, çünkü insan bir süreden sonra duyduklarını yaşar, yapamayacağını bin kere duyan insan yapabilir miyim acaba diyerek bir kere bile denemeye girişmez. Karanlık bir gökyüzünde, yıldızların birer birer sönüşü gibi, kazanılmış çaresizlik insan ruhunu ele geçiriyor. Bir zamanlar parıldayan hayallerin yerini, derin bir boşluk alıyor. Her düşüş ruhun bir parçasını koparıyor, her hayal kırıklığı umutların gölgelerini büyütüyor ve zamanla güneşe ulaşmak imkansızlaşıyor. Başarılı olmak zordur belki evet, ama asıl zor başarısızlıktır, başaramayıp ertesi gün kalkmak ve tekrar deneyecek gücü içinde bulmaktır. Kulaklarını asılsız iddalara kapatıp kendi yolunu çizmektir, çünkü bu hayatta ne yapacağını bilirsen, önündeki sis yavaşça aralanır, ve güneşin ışıkları tekrar görünür. Bir söylentiye göre Sisifos bir gün taşı en tepeye kadar çıkarmayı başarmış, geriye kalan hayatıyla ne yapacağını bilemeyen kralımız, kimse bakmazken taşı şöyle bir yuvarlayıvermiş. Öğrendiği çaresizlik ve yönünü belirleyememezliği onun asıl ebedi cezası olmuş.