Lavinya Dergisi

AYNADA YANSIMAYAN DEĞER: İÇSEL GÜZELLİK
Sıla Nisa ÜNAL

En derin arzumuzdur aslında yalnızlık.

Birçoğumuz, hatta belki hepimiz, aynaya baktığımızda gördüğümüz insandan memnuniyetsiz kalmışızdır. Boyumuz, kilomuz, kaşlarımız, gözümüz; dışarıdan belki kimsenin umurunda olmadığı fakat bize fazlasıyla batan fiziksel özelliklerimiz zaman zaman canımızı sıkmıştır. Aslında bunun o kadar çok sebebi var ki. Başlıca sebepleri: zorbalık, özgüven eksikliği, tabii ki çağımızın hastalığı sosyal medya ve hepimizin farklı fiziksel özelliklerle yaratıldığını bilmemize rağmen başka insanlara imrenişimizdir.


Bunların hepsi bize kendimizi kusurlu hissettiren özelliklerdir. Bazılarımız bu duyguyla ömür boyu yaşarken, bazılarımız ise büyüdüğünde ve artık bir şeyleri kafaya takmadığında, ya da kafaya takacak birçok şey olduğunda, dış görünüşe sıra gelmediğinde bunu yenebiliyor. Çağımızda görüyoruz ki aslında kimse kendi vücudundan, dış görünüşünden memnun değil ve sürekli bunları değiştirmek için çabalıyor. Sürekli kendilerini onlardan daha güzel, daha yakışıklı insanlarla kıyaslıyorlar. Fakat kendilerinden daha kötü durumda olan, bedensel engeli bulunan insanlarla kıyaslayıp şükretmiyorlar. Çünkü diğer türlüsü onların daha çok işine geliyor. Fark ettiyseniz, bedensel engel dedim. Bedensel kusur değil. Çünkü aslında insanların düşündüğünün aksine kusur fiziksel değildir. Hiçbir zaman da olmamıştır.


Kusur; kaşları kalın, kilolu, görme engelli, kemerli burna sahip insanlarda değil; kendisine hiçbir zararı olmayıp belki bir kap yemek biraz da sevgi isteyen bir hayvanı katleden, her gün önüne bir kâse sıcak yemek koyup evin bütün işini yapan, çalışan, çocuk büyüten karısını sırf boşanmak istedi diye öldüren, 5 kuruş parayı alamadı diye öz kardeşine kıyan, artık nefes almak kadar basit bir eylemmiş gibi insan katleden ruh hastası, aciz varlıklarda bulunur. O yüzden eğer aynaya baktığınızda bir kusur görüyorsanız ve o aciz insanlardan biri değilseniz, o kusur saydığınız her şeyi kucaklamak için geç kalmayın.