Lavinya Dergisi

HAYATA KARŞI İSTEKSİZLİK; LANGUISHING SENDROMU
Gülşen SARIGÖL

"Yazdığın her harf,yazabildiğin her kelam ölümün elinden kurtardığın serçe kuşudur ve serçe telaşlı değilse öldü demektir"...diyerek kalemini kağıtla buluşturmuş milyonlarca insandan sadece bir tanesiyim...

Languishing; kişinin kendini sıkıntılı, yorgun ve tatsız bir hayatın içinde kaybolmuş hissetmesi durumu. Ben de kendimce bunu iki kelime ile tanımlıyorum: "Çağımızın hastalığı." İçinde bulunduğumuz çağ; hiçbir şeye yetişememekten dem vurduğumuz çağ. Zamanın içinde, erkek kadın ayrımı olmaksızın insanın kendini yarış atı gibi hissettiği çağ. 21. yüzyılın kışa dönmüş günlerinde içimizi ısıtacak bir şeyler aramamız gerekirken bizler rutinlerimizin yükü altında kalmış haldeyiz. Yapılacaklar altında ezilen bedenimiz, bedenimiz altında acı çeken ruhumuz ve nefes almaya çalışan biz. Bize rağmen akıp giden zaman. Bu zamana sığdırmaya çalıştığımız nice şey.. . "Benim" dediğimiz hayatın nesnesi olmuş durumdayız. Özneler çoğunlukla gizli, bazen belirsiz. Yüklemler ise cümleyi basit cümle kategorisinden çıkaracak kadar ağır. Doğan güneş ve güneşi selamlayan gece arasındaki boşluğu bâki kılmaya çalıştığımız için midir nedir fâni canımız acı içinde. Acının insanı diri tutan yanına sarılmasak yıkılıp kalacağız. Lakin acının dozunda olan kısmı bize bizi verecektir, fazlası ya da azı değil. Biz yakalayamadığımız bu doz dengesinin ceremesi içindeyiz belki de. Sabahlar hep aynı, günler çok hızlı bir şekilde birbirini takip etmekte. İçinde bulunduğumuz zaman dilimini bir öncekinden farklı kılacak olan kendi ellerimiz, gözlerimiz, kulaklarımız. Dünya insanıyız, acı diğer adımız. Bu acıyı en minimal düzeye indirip, iliklerimize kadar hissedip tebessüm etmeyi başarabilirsek; yolumuz "Yol" demektir. Yolunuz yol olsun sevgili okur. Aynadaki ile barışacak kadar güçlü anılarınız olsun. Bilinçli bir kabulleniş ile harmanladığınız farkındalık yolunuzu aydın etsin ki, esiri olmayın ne bu çağın ne bu zamanın.