Lavinya Dergisi
ÇELİK DUVARLAR: ÖZSEVGİ(SİZLİK)Bir düş içindeyim. Önümde upuzun, uçsuz bucaksız bir yol var. Kim bilir, belki kasvetli belki güneşli bir havada yürüyorum o yola doğru. Havaya derin bir sessizlik hâkim. Bunun yanı sıra içim ürperiyor bir anda. Etrafı kolaçan ediyorum lakin benden başka kimse yok. Koca dünyada yapayalnızım sanki. Süratle ilerliyorum. Karşıma uzun, çelikten bir kapı çıkıyor. Girmek istiyorum içine fakat korkuyorum. Düşünüyorum, tekrar bir ürperti kaplıyor içimi. İçimden bir ses girmem gerektiğini söylüyor. Giriyorum yavaşça. Daha uzanmadan ben kapıya, ardına kadar açılıyor kapı. Beni içine doğru çekiyor. İçerisi sıcacık. Ayaklarımın altı karıncalanıyor. Sanki bir lavın üstündeymişim gibi. Duvarları inceliyorum, önümde çelikten yapılmış kocaman bir duvar. Sanki birbirine kenetlenmiş onlarca halkalardan oluşuyor. İnsana güven veriyor, fakat bir taraftan da korkutuyor. Sanki buraya giren insan bir daha hiç çıkamayacakmış gibi, fakat dışarıdan gelen bir darbeden de asla yıkılmayacakmışçasına. Tezatlarla dolu bir odanın içindeyim. Bir tarafım huzur bulurken bir tarafım endişe içinde can çekişiyor. Biraz ilerliyorum korkar adımlarla. Bir yerden tanıdık geliyor bu duvarlar, bu oda ya da zihnimin bana bir oyunu sadece olanlar. Biraz sonra sesler gelmeye başlıyor, fısıltılar. Merakıma yenik düşüp ilerliyorum. Kocaman bir oda daha var. Ve odanın içinde tanıdık simalar. İlk başta afallıyorum. Odadaki herkes geçmişten bu yana hayatımda olan insanlar ve hepsinin bir ortak yönü var; onlara olan sevgim. Konuşmayı deniyorum onlarla fakat beni duymuyorlar, görmüyorlar. Sanki orada onlarla hiç durmuyormuşum gibi. Hepsi kendi halinde etrafı izliyorlar. Kimisi mutlu kimisi mutsuz. Mutsuz olanları inceliyorum. Onlar benim sevdiğim insanlar ama neden mutsuzlar diye sorguluyorum. Cevap aslında çok da uzak değil. Sonra etrafıma biraz daha bakındığımda bu yerin bana neden tanıdık geldiğini anlıyorum. Burası benim yüreğim. Aslında ne kadar çok insan seviyormuşum diye geçiriyorum dimağımdan. Bazen onlardan uzak dursam da bazen yalnızlığı tercih etsem de aslında hayatımda ne çok insan varmış. Yalnızca insanlar değil hayvanlar, cansız varlıklar bile burada. Ve fark ediyorum ki ne çok şeye anlam yüklüyormuşum hayatta. İçimdeki burukluğun ardından bir şey daha fark ediyorum ki sevdiğim, değer verdiğim herkes burada. Yıllar önce tekini kaybettiğim çorabım dahil. Yalnızca bir kişi eksik: Ben… Kimse beni görmüyor, duymuyor. Çünkü ben o insanların aksine orada yokum. Hiçbir zaman da olmadım, olamadım. Bu insanlar gönlüme girmek için hiç çabalamamışken kendi gönlümde varlığımın gölgesine bile rastlamadım.