Lavinya Dergisi

HAYAL KIRIKLIĞI
İlke Aslı ERDOĞAN

Durupta bakmalı akıp giden zamanda, yaşamdaki ufak detaylara...

Hayal kırıklıkları olmasaydı ömrümü nasıl geçirirdim? Bazı insanlar hayatımda kalır mıydı hâlâ? Şimdi yanlarında bile oturmak istemediğim büyüklerimin boynuna sarılıyor olur muydum? Yediğim içtiğim ayrı gitmeyen arkadaşlarımla yeniden eğlenmemiz, heyecanla beklediğim filmin sonunun kötü bitmesi, severek aldığım kazağın küçük gelmesi, sevginin ihaneti, beklentilerin ertelenmesi. Hepsi ihtimallerin içinden bir seçenekti.

Kim bilir belki de içimde yanardağ gibi patlayan sevgi, koskocaman bir Antarktika buzuluna dönüşmezdi. Ağacında bir tane çürük meyve var diye tüm ağaçta olmaz derdim kendi kendime. Ama anladım büyüdükçe; o çürük elma koparılmadıkça tüm ağacı zehirliyormuş. İşte hayal kırıklıkları ilk çürüğü göz ardı ettikçe başlıyormuş...

Her yağmur yağdığında içimde sorular oluşuyordu. Gözümle göremediğim ama sürekli içimde olan o sorular, yağmur damlacıkları gibi içimden birer birer akıyordu. Çevremizde olanlarla kurduğumuz hayallerin herkese göre anlamı başka. Kocaman bir ihtimaller bütünü sanki yaşadığımız, bu olanlar yerine bambaşka ihtimaller gerçek olsaydı olmaz mıydı? Seçim bizimken neden birinin hikayesinde hayal kırıklığı olmayı istemeliydim...

Sorular sormakla bitmez dedim. Bir kitap kaptım kayın ağacından oyma desen işlenmiş dolabımdan. Camın önüne koyduğum sıcak kahvem içim yumuşaklığına ulaşmıştı ben düşüncelerimle meşgulken. Yağmur yağdıkça içimi temizleyip gitmişti sanki. Yağmur sadece sokakları temizlemiyor beni de tazeliyordu adeta. Kitabımı açtım camın kenarındaki köşeme yerleşerek. En son nerede kalmıştım? Hayal kırıklığı... Kokusu yağan yağmurun toprakla buluşması ve tadı benim kahvemin acısı gibi. İnsan bir hayal kırıklığını nasıl anlatabilirdi? Yaşamın en içinden bir anı gibi...