Lavinya Dergisi

TAKLİT
Mehmet KEKEÇ

Tutsak kaldı dudaklarının arasında, Yüreğinin esaretinden kurtulamayan Seni Seviyorumlar.

Pencereler kapanıyor birer birer. Tenimiz bu tatlı ürpertinin ve pencereden sızan serinliğin "sıkı giyin-ört üstünü" sözlerini işitiyor artık. Sonbahar ellerinde fırçayla boyamaya başladı ağaçları. Yol kenarına savrulan yaprakların sarı-turuncu renkleri gözlerimize enfes bir şölen hazırlarken, bu manzaraya eşlik eden ve derinden çalan soft müzik usul usul sızıyor kulağımın kıvrımlarından içeri. Doğa kendi lisan-ı hâli ile konuşuyor bizimle. Yükselen sesiyle sunuyor yeni bestelerini. Rüzgar çoğu zaman assolist ve gece herkes uyurken çıkıyor sahneye. Güneş utangaç, nazlı sarı saçlı kız. Topluyor saçlarını, kapıyor kirpiklerini. Kapanan pencerelerle birlikte yalnızlığı ve sessizliği özümsüyor şimdi bedenler. Doğanın kendisiyle ilgili okurlarına mesajları var. Toprak, ağaçlar, güneş, yeryüzünden yükselen, toparlanan ve kendi kabuğuna çekilen varlıkların azalan sesleri. İnziva vaktini gösteriyor şimdi saatler. Akrep insanı en çok yüreğine gömdüğü acılarından sokuyor. İnsan en çok kapanmayan yarasına münzevi. Hastalık gibi büyüyen ve içini kemiren her ne varsa ağacı oyan kurtçuklar gibi, en çok ona işte. Kapanmamış yaralarıyla derdest edilmiş ruhunu, henüz kapağı yeni açılan acılarla ovuşturuyor. Ve üstünü eşeliyor yelkovan şu sıralar.Doğa alışkın yaralarını sarmaya. Onun kimyasında ve kodlarında var arınmak, iyileşmek ve daha güçlü dönmek. Peki ya insan? Şimdi yeryüzünün konuşamayan canları telaşlı ve hummalı bir arınma mevsiminin arefesinde, daha güçlü, daha duru, daha güzel kendini daha bir tanımış ruh ile bir meydan okumanın arefesine girmişken, diyorum ki en derin yaralar bile sarılır mı taklit ederse insan doğayı? Kim bilir? İçe ve öze dönüş ile önce kendini iyileştir sonra baharda açıl ve tüm güzelliklerini sen de sun insana, zamana ve yeryüzünün hizmetine. O zaman şimdi takvimlerde vakit "Taklit" zamanı. Taklit bu ya güldürür belki gülmeyi unutmuş kalplerimizi...