Lavinya Dergisi
AŞK-I HİKÂYEİnsanoğlu yıllar yılı gerçek aşkın ne olduğunu tanımlamaya çalışmadı mı? Bu beyhude çabası hangi amaçlaydı? Destansı onca aşk hikâyesine şahit olmak dimağına ne kattı? Aşk dediğin yaşatır mı? Can acıtır mı? Bir zamanı veyahut sırrı var mı? Kul, onu bulacak kadar şanslı mı? Bulmak kadar sahip çıkmak da tarifte var mı? Yolculuk uzun, kimi zaman keyifli, kimi zaman çetrefilli. Peki, yola revan mı? Bu uğurda kimler neler yaptı? Nesilden nesile hangi cümleler aktarıldı?
Kendini çöllere vuran Mecnun ile başlayalım mı? Romeo’nun ölmesine dayanamayıp zehir içen Juliet, edebiyat kitaplarında okutulmadı mı? Cleopatra’nın kollarında can veren Antony’in aşkı nicelerini yakmadı mı? Babür İmparatoru Şah Cihan on dördüncü çocuğunun doğumunda kaybettiği büyük aşkı Mümtaz Mahal’ın anısını yaşatmak için Taç Mahal’i yaptırmadı mı? Truva’nın düşüşüne Paris ve Helen aşkı sebep olmadı mı? Tahir ve Zühre’nin kavuşması ebediyete kalmadı mı? Ferhat’ın öldüğünü duyan Şirin kendini dağdan atmadı mı? Kocasını ve çocuğunu Dali için terk eden Gala’nın aşkları elli yılı bulmadı mı? Frida ve Diego çalkantılı fakat bir o kadar tutkulu duyguları yaşamadı mı? Evli bir kadına âşık olan Kafka “Milena’ya mektuplar”ı yazmadı mı? Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman Hürrem’i Sultanı yapmadı mı? Âşık daha neler yapardı?
Cevaplar basit fakat bir o kadar karmaşıktı. Yekpare aşk adanmışlıktı. Her daim sabırla sınanırdı. Akılda çoğu zaman şiirler, beyitler, hatıralar bırakırdı. Fani dünyada yan yana olmaktı, varlaşma hamlesine yaklaşmaktı. İçte pır pır eden kuşa mekân açmaktı, beslemekti, bakmaktı. Karanlıkta ateş böceği misali onun yoluna ışık saçmaktı. Zordu fakat ne kolaydı? Sevebilmek, ilmek ilmek emekle sarmalanmıştı. Dünden bugüne değişen, tahammülsüzleşen, dijitalleşen insan ruhuna rağmen başaranlar vardı. Daldan dala konmakla yürek bağlanmazdı. Nice Mecnunlar, Helenler, Kafkalar içimizde yaşardı. Belki sıklıkla “Gül yüzünün seyrine geldim.” demek lazımdı. Öpmek, koklamak, söylemek ayrıntıydı. Bu denklemde dile gelen “Kıymet bilene denk gelsin ömrünüz.” ne güzel duaydı. Aşk-ı hikâyeler parlaktı.