Lavinya Dergisi
KÖRLERİN FİL TARİFİHakikat nedir? “Bir işin doğrusu, gerçek.” olarak yanıtlar pek çok Türkçe sözlük. “Gerçekliğin aynadan yansıyan resmi.” ifadesini kullanır felsefe. “Zahirin altındaki gerçeklik ve gizli mana.” Şeklinde açıklar tasavvuf. Peki, hakikat için gerekir mi bütün? Bir ucundan tutmakla, yarım yamalak bilmekle yapılan açıklama eksik kalır mı günbegün? Bu Coğrafyanın yetiştirdiği en büyük ilim adamlarından Mevlana’nın “Mesnevi” de anlattığı “Körlerin fil tarifi.” eşsiz bir anlatım olarak karşımıza çıkar dün ve bugün. Herkes kendi zikrini paylaşır ama değişmez o hür ve pür.
Hikâye şöyle aksettirilir dün: Altı tane kör adamı bir filin yanına getirirler. Her birini farklı uzvuna dokundururlar ve tarif isterler. Elleriyle bulundukları yeri inceleyen körlerden yanıt gelir. Bir tanesi filin kuyruğunu tutmuştur. “Fil bir halata benziyor.” der. Bir diğeri hortumuna denk gelmiştir. “İri bir yılan” cümlesinde karar kılar. Dişlerini tutan: “Mızrak.” cevabını verir. Gövdesiyle karşılaşan “duvar” olduğunu düşünür. Kulağını elleyen: “Geniş bir yelpaze.” Bacağına sarılan: “Dev bir ağaç.” Hepsi filin farklı bir özelliğini dile getirir. Zihinlerinde bütün resmi olmadığı için parça parça gerçeklikle tarif yapılır. Gelin görün ki hiçbiri hakikatin yanından geçmez. Elde ettikleri verileri kendi hatıra ve bilgi süzgeçlerinden geçirip yanıtlarlar. Fakat hatalı paylaşımlar fili anlatmaz.
Toplum ve onun en küçük birimi insanlar, hayatta karşılaştıkları nesneleri, eylemleri körlerin fil tarifi misali dillendirirler. Gerçek şeklinden ziyade yarım, eksik, algılarına göre doğruluğunu iddia ederler. Bizzat çıkarlarına göre doğruya şekil verirler. Ne büyük yanlışa düşerler. İnsanoğlunun zihninden çok daha büyüktür evren. Her şeyi bilmeye yoktur imkân. Dünya sadece senin ekseninde dönmüyor ey insan. Ne halat, hortum, yılan ne de mızrak, duvar, geniş bir yelpaze. Kendini âlim sanmakla geçmez devran.