Lavinya Dergisi

BU DÜNYANIN CENNETİ
Gülşen SARIGÖL

"Yazdığın her harf,yazabildiğin her kelam ölümün elinden kurtardığın serçe kuşudur ve serçe telaşlı değilse öldü demektir"...diyerek kalemini kağıtla buluşturmuş milyonlarca insandan sadece bir tanesiyim...

Ne yaşadığını unutuyor insan... Ne söylediğini, neye güldüğünü, hatta neye ağladığını bile...
Yaşamdan arta kalan anılarda yol alırken, anlıyor ki insan ne hissettiğini hiç unutmuyor.
Anıları siliyor beyin, varı yok haline getiriyor da örtemiyor üstünü hislerin... Ve hislerin, duyguların en özeli olan mutluluk; bu çağın mumla aranacak hissiyatı olmuş durumda.
Durup dururken düşünüyor insan; bunca acıyı gerçek mutluluğa erişmek için mi çekiyor insanoğlu ve insan kızı?
Gerçek mutluluk dediğimiz şeyi metalarda arayan varlıklarız biz, nasıl elde edebiliriz ki bunu? Bir vakit gelip de yok olacak olan bir şey nasıl mutlu edebilir bizi?
İbrahim'in Tanrısını aramasından farksız değil aslında bizim mutluluk arayaşımız... Diyor ya hani bir görünüp bir kaybolan şey benim Tanrım olamaz diye; bir gün bitecek olan da gerçekten mutlu eder mi ki insanı?
Gerçek mutluluk sonsuz bir haz vermez mi insana? Bu dünyada cenneti bulanların, gerçek dünyada cennete gireceğinden bahsediliyor. Neresidir bu dünyanın cenneti? Bence en mutlu olduğumuz yer, an, zaman...
Gerçek mutluluğu yakaladığı an insan dünyanın cennetini de yudumlamış oluyor kanımca. Ne mutlu o anda kalanlara, ne mutlu o anı yakalayanlara.