Lavinya Dergisi

ARMUDUN SAPI ÜZÜMÜN ÇÖPÜ
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

“Haset”in borusu var mı? Sesi yüksek çıkar mı? İnsanoğlu sahip olmak isteyip olamadığı her beden, ilişki, başarı, maddi varlık, enerji gibi lütufların eksikliğinin acısını olandan çıkarır mı? Mutlu aileler, güzel kadınlar, kariyer basamaklarını tırmananlar, hayallerine sahip çıkanlar, sevilmeyi başaranlar... Her birine eleştiri bayrakları asılır mı? Peki, bu serüvende dil acımasız bir araç mı? Geçmişten günümüze kimler bu yönergeden nasibini aldı? Girizgâh hikâye komşuda yazıldı.

Ünlü Yunan filozof Sokrates bir ev yaptırdı. Eşi, dostu, akrabaları meraktaydı, ev nasıldı? Sokrates nihayet davet verdi, hepsi davete icabet etti. Fakat gece boyunca kimsenin dilinden “Güzel olmuş.” cümlesi çıkmadı. Aksine sesler kusur bulmaya başladı. Kimi içini beğenmedi: “Kızmayın ama şanınıza layık değil odaları.” dedi. Bir diğeri cephesine laf etti: “Karşıdan görünüşü çirkindi.” Şöyleydi, böyleydi. Hepsinin ortak görüşüyse: “Ev çok dardı. Bu kulübeye kim sığardı?”  

Koca Filozof tavırlar karşısında susar mıydı?

“Ah keşke bu evin alabileceği kadar gerçek dostum olsa! Bir ev dolusu gerçek dost nerde? Sözde herkes dost, ama gel de inan. Dosttan çok ne var bu dünyada? Veya tam tersi dosttan az ne var bu dünyada?”

Cevabıyla şaşırtmadı.

Eş, dost, akraba, can bağı ya da kan bağı olsa da, mahrumiyet dolu nicesinin şahsında. Ne yazık ki nitelik ve nicelikte yoktur dimağında. Örtbas, tahrip, zarar, yakıcılık ve alayla yola çıkmakta. Doğası gereği bir tutam kıskançlık insanoğlunda anlaşılmakta, hatta yok sayılmakta. Belki hak sahibi dağılıp, hatır sayıp susmakta ama hayır, taviz tavizi aşmakta. Fayda Sokrates misali cevabı yapıştırtmakta: “Had” içi çok dolu bir kelime olmakta, bol bol kullanıla. “Şu armudun sapı, üzümün çöpü.” deyimini diline pelesenk edenler var ya! Bazılarında sap ve çöp varsa bile, onların tarlasında armut da, üzüm de bulunmamakta.