Lavinya Dergisi

KENDİMİZE SAKLADIKLARIMIZ: İÇSEL SIRLAR VE YALNIZLIK
Sıla Nisa ÜNAL

En derin arzumuzdur aslında yalnızlık.

Aslında söylemek isteyip de söyleyemediğimiz ne kadar çok şey var. Başkalarıyla paylaşmak yerine kendimize sakladığımız sırlar, mutluluklar, hayal kırıklıkları, umutlar…Hatta bazen kendimize dahi söyleyemediğimiz, söylemekten korktuğumuz ya da inanmak istemediğimiz o kadar çok şey var ki. Bazen bir şeyler için uğraşırız çabalarız ama o bir türlü olmaz. Ama buna rağmen zorlamaya devam ederiz. Başarısızlıklar elde eder bunları kimseyle paylaşamayız. Sürekli içimize atarız. Bunun sebebi belki birilerini bunları paylaşacak kadar kendimize yakın görmediğimizden, belki her şeyi kendi içimizde yaşamak istediğimizden, belki de bambaşka bir sebepten dolayı olabilir. Kim bilir? Hiç birimizin hayatı bir değil maalesef. Hani bazı insanlar vardır bir şeyleri içinde tutamazlar, herkesle her şeyi paylaşırlar, sürekli konuşma istekleri vardır o insanlar bile içlerinde o kadar çok şey biriktirir ki hayal dahi edemeyiz. Dışarıdan baktığımız zaman insanlar mutlu, huzurlu, sağlıklı bir ilişkisi varmış, bir aileymiş gibi gözükebilir fakat bunu artık hepimiz biliyoruz ki hiçbir şey dışarıdan gözüktüğü gibi değildir. Çünkü hayatımız bir aynadan ibaret değildir. Biz neysek dışarıya o yansımaz. Bazen içimizde tuttuğumuz şeyleri anlatacak birilerini arayabiliriz. Konuşmak isteyebiliriz. Ama bazen de onu sadece kendimize saklamak isteriz. Kimsenin haberi olmasın, kimse bilmesin, kimse müdahale etmesin isteriz. Bu ne kadar doğrudur bilinmese de bu biraz da insanın yapısı ile ilgilidir. Çünkü bazen sadece kendi problemlerimizi kendimiz çözmek isteriz. Yanlış bir karar alacaksak da yanlış bir çözüme varacaksak da kendimiz varalım isteriz. Hayatımızda sırlarımızı paylaştığımız, dertlerimize ortak olan insanlar da vardır. Fakat bazı sırlar, bazı dertler o kadar derindir ki bize en yakın olan annemize, kardeşimize hatta çocuğumuza dahi söyleyemeyiz. Bu durumda onların sitemleri ile de karşı karşıya kalabiliriz. Onlarla konuşmamız gerektiğini, belki onlarla konuşursak bazı dertlerimize çözüm bulabileceklerini, aklın akıldan üstün olduğunu söyledikleri zamanlar olabilir. Lakin bazı sorunlar belki de çözülmemek içindir. Yani biz çözülsün istemiyoruzdur. Çünkü biz insanlar epey karmaşık yaratıklarız aslında, özellikle psikoloji olarak, .Bazen bir şeyi istediğimiz halde istemeyebiliyor ya da istemiyor gibi yapıp onu içten içe arzuluyoruz. Yani kısacası hayatı kendimiz için daha da zorlaştırıyoruz. Bir de tabii ki insanın hayattaki en güvendiği kişi yine kendisidir. Bazen o yüzden bile bazı şeyleri kimseye anlatmak istemeyiz. Örneğin arzularımız, isteklerimiz. Karşımızda kim olursa olsun bize nasıl bir tepki vereceğini bilemeyiz. Zayıflıklarımızı, zaaflarımızı kimsenin bilmesini istemeyiz. Çünkü şu an bize dost olan, bizim evimize girip çıkan, kalbimizde yer edinen bir insan ileride düşmanımız olabiliyor. Bizim kötülüğümüzü isteyen tabiri caizse sinsi bir yılana dönüşebiliyor. Veyahut hayallerimizi, mutluluklarımızı kıskanıp küçümseyen insanlara bile dönüşebiliyorlar ne yazık ki. Çünkü insanlar sandığımız kadar masum değiller. Bazı insanlara mutluluğumuz bile en ufacık dahi olsa o kadar çok batar ki. Sağlığımız, ailemiz, sevilmemiz, sevmemiz, ilişkimiz, çocuklarımız, elde ettiğimiz her şey ama her şey o kadar batabilir ki. İşin bir de şu yanı vardır ki; birilerine hayallerimizi söylediğimizde bizimle dalga geçmesinden, umutlarımızı kırmasından, üzüntümüzü anlattığımızda üzüntümüze ortak olmamasından, sevindiğimiz bir olayın onu rahatsız etmesindense kendi kendimize konuşmak daha mantıklıdır. Yani nihayetinde bazı şeyler bazı insanlara söylenmemelidir.