Lavinya Dergisi
LAKTİK ASİT FERMANTASYONUÇatlamak: “Parçalara ayrılıp dağılmayacak bir biçimde yarılmak.” tarifini yapıyor sözlük. Sert cisimlerin, kırılgan nesnelerin ve hatta insanların çatlakları olabileceğini yazıyor günlük. Deri, kılcal damar, el, kol, vücut… Peki, kalp ve ruh? Sahi “Her şeyi ben yapabilirim!” ile başlayan şu yorgunluk. Dahası herkese gösterilen anlayışın getirdiği bıkkınlık. Son ana kadar susmak ve koşmak mıdır, olur? Kaybolmak pahasına yapılır mı, gurur? Nice canlının yaşamında vardır örnek, mesela atlar itaat uğruna ayakta uyur. Birçoğu kilometrelerce koşar da soluklanmaz. Şu kaslarımızı kullanmaya engel olan o his, bizi ne zaman durdurur? Cevaplar susmaz. Çünkü onların akciğerleri oldukça büyük, bu yüzden kaslarına giden oksijen ihtiyaçlarını karşılar, depolamaz. Bedenlerinde insanoğlunun aksine laktik asit fermantasyonu çalışmaz. İnorganik madde birikiminden dolayı kemikler sertleşir ve kırılır. Birisi durdurmazsa hayvan çatlar ve ölür.
Çatlamamak, vericilik, çalışmak… Tüm bunların arasında tozpembe, tatlı şeylerin var olduğunu kendine kanıtlamak. Yorulmak nedir bilmek, kendini ıskartaya çıkarmamak. Belki bulutlara bakarak düş kurmak ama dinlenmek, nefes almak. Sırtını yaslayacağın tuğlalar ile döşeli bir küme kurmak. En küçük mola kırıntısını değerlendirmek, benliği zorlamamak. Kaçmaya çalıştıklarına yakalanma tecrübesiyle tanışmak. Yaş almak, kendi dâhil kime nerde duracağını aktarmak. Sadece fiziki çuvalları taşımamak, enerji emenleri de yolda bırakmak. Çağın hastalığı tükenmişlik sendromuna yakalanmamak. Çaba denilen güzel fakat biraz almaya ihtiyacı olmak. Asaleti ve zarafetiyle dikkat çeken yarış atlarını anımsamak. Bacağı kırılan atın vurulduğunu, kendi ağır gövdelerine ek olarak üzerlerine binen insan ve yüklerinde kilosunun çatlamış kemiği tam anlamıyla iyileştirmediğini unutmamak. Nedenin sahibine yük olmamasını şaşırarak öğrenmek. Çok çabuktur işe yaramayan tarifiyle diğerlerinden vazgeçmek! Ve beceri ister itinayla yaşamak.