Lavinya Dergisi

HASTALIK HASTASI
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Soren Kierkegaard “Meseller” kitabında şöyle yazar: “Sanırım dünyanın sonu, her şeyin bir şaka olduğunu sananların yüksek alkışları arasında geçecek.” Peki, geçmek filine hangi anlamlar yüklenecek? İnsanoğlu ne zaman uyanacak? Kimi durumları gerçek kesitlere yoracak? Üç asırdır birçok topluluk tarafından sergilenen Moliere’in “Hastalık Hastası” oyunu anımsanırsa, üç bölümden oluşan müzikli gülmeceden de benzer anlamlar çıkarılacak. Oyunun yönetmenliğini ve başrolü üstlenen yazar, kim derdi ki hastalanacak? Gidilsin mişli geçmiş zamana, o hikâye anlatılacak! Moliere, bahsi geçen oyunun son sahnelerini kaleme alırken kendini iyi hissetmemiş, Argan rolünü ancak oturduğu yerden kalkmadan oynayabilmiş. Akabinde 17 Şubat 1673’teki dördüncü temsil esnasında sahnede fenalaşıp düşmüş. Verem hastası olan oyuncu öksürük krizini atlatamamış. Kan kusmaya başlamış ve yere yığılmış. Seyirciler bunu oyunun bir parçası zannederek ayakta alkışlamaya başlamış. Oysa o uzun süre yerinden kalkamamış ve ölüme alkışlar içinde gitmiş. Herkes bu ölümün perde hilesi olduğunu düşünmüş. Nitekim aynı gece saat 22:00’de yazar vefat etmiş. Temsile gelenlerin en büyük sorunu, neyi ciddiye alacağını bilmeyesiymiş. Felsefe, psikoloji, teoloji, edebiyat sadece aracı meselesiymiş. Gelinsin geniş zamana, belki de girizgâhtaki sorular hiç cevaplanamayacak! Çağımızda tutkusuz, anlık coşkulu, çabuk sıkılan, abartılan zevk alan, başkasının acısıyla mutlu olan ve elbette anlamadığını dahi alkışlayan nesillerle dolup taşacak. Fakat kimisi sıyrılacak ve sorgulayacak. Kulis veyahut perde daima açık kalacak. Nice Moliere’ler günlük yaşamda kan kusacak. Diğerleri kızılcık şerbeti içiyor sanacak. Nitekim başkasının acısını anlamak kolay olmayacak. Her şeyin bir şaka olmadığı belki bir gün anlaşılacak. İşte o zaman insanlık kazanacak.