Lavinya Dergisi

İLİŞKİLERİDEKİ SORUNLARI KENDİMİZDE ARAMA EĞİLİMİ: GERÇEK SUÇLU KİM?
Sıla Nisa ÜNAL

En derin arzumuzdur aslında yalnızlık.

Bazen oturup sadece sorunun bizde olduğunu düşünürüz. Hayatımıza giren çıkan herkes, hayatımızda yaşadığımız olaylar, kırgınlıklar, küslükler, şanssızlıklar, kazalar… Bunların hepsi bizim suçumuz mu gerçekten, ya da bizim sorunumuz mu? Ömrümüz boyunca hayatımıza birçok insan girer ve sadece girmekle kalmaz birçok insan da çıkar. Bazen insanlarla aramız iyi olurken bazen kötü olabilir, bazen her şey çok güzel giderken bazen bir anda sarsılabiliriz. Ne olduğunu anlayamayabilir, neden böyle olduğunu sorgulayıp durabiliriz. Bazen hayatımızdaki insanlarla ilişkimiz çok iyi giderken, mutluyken, onlarla vakit geçirmeyi seviyorken, onlarla aktivite yaparken, sırlarımızı paylaşırken, birbirimize destek olurken, gülüp eğlenirken bir anda işler tersine dönmeye başlar. Hayatımızdaki bu insanlarla aramıza sorunlar girmeye başlar. Bu elbette ki karakterimize, ilişki yapımıza göre vakit değiştiren bir unsurdur. Bazen yıllarca çok iyi arkadaş olup çok iyi bir ilişki kurup ardından aramıza mesafe, hırs, kıskançlık girebilir. Bazen eskiden sevdiğimiz bir insanı sevmediğimizi de düşünebiliriz. Veya onun bizi sevmediğini, ona eskisi kadar değer vermediğimizi ya da vermek istemediğimizi de düşünebiliriz. İşte bu noktada bir şeyler olup biterken, aramız bozulurken mesafe koyduğumuz zaman bir şeylerin yanlış gittiğini düşünürüz. Tabii ki de öncelikle hatayı kendimizde ararız. Çünkü bir ya da iki kişi olsa belki göz ardı edilebilir. Fakat hayatımıza giren çoğu insanla aramızda böyle bir ilişki varken hatayı sadece ve sadece kendimizde buluruz. Bir süre sonra acaba sorun bende mi, ben kötü bir insan mıyım, ben arkadaş olmayı bilmiyor muyum, ben ilişki kurmayı bilmiyor muyum? diye kendimizi sorgularız. Etrafımızda bir sürü insan varken bir anda hiç kimse kalmadığında tek suçlu kendimiz zannederiz. Fakat gerçekten sağlam bir kafayla oturup düşündüğümüzde aslında sorunun bizde olmadığını anlarız. Biz arkadaşımızın arkasından konuşmadığınız, birilerine karşı sahte bir sevgi beslemediğimiz, hatalarımızı, eksiklerimizi, duygularımızı karşı taraftan saklamadığımız, ona karşı dürüst olduğumuz ve gerçekten iyi bir dost, iyi bir sırdaş, iyi bir sevgili olduğumuz için suçlu olamayız. Tabii ki bu kişisel özelliklerin yanı sıra en önemli etkende büyümemizdir. Çünkü büyüdükçe sınırlarımızı çizeriz. Büyüdükçe prensiplerimiz oluşmaya başlar. Kendimize verdiğimiz değer artar. Çünkü anlarız ki hayattaki en önemli kişi sadece ve sadece kendimizizdir. Bundan mütevellit affedemeyeceğimiz şeyler ortaya çıkabilir. Kırılacağımız ve kırgınlığımızın geçmeyeceği şeyler ortaya çıkabilir. Karşımızdaki insandan saygı, sevgi, biraz ilgi bekleyebiliriz. Ve bu yüzden de aslında sorun bizde değildir. Hatta belki fark ederseniz yaşımız ilerledikçe insanları daha kolay çıkarırız hayatımızdan. Çünkü kendimize verdiğimiz değer başkalarına verdiğimiz değerin önüne geçer ve bunda yanlış hiçbir şey yoktur. Aksine olması gereken tam da budur. Velhasıl kelam eğer sorunun sizde olduğunu düşünüyorsanız kendinize verdiğiniz değeri ve önceliklerinizi, kırmızı çizgilerinizi göz önünde bulundurun ve ardından sorunun kimde olduğunu tekrar düşünün.