Lavinya Dergisi

KAYIP AİDİYET: KENDİNİ HİÇBİR YERE AİT HİSSETMEMEK
Sıla Nisa ÜNAL

En derin arzumuzdur aslında yalnızlık.

Sizin de kendinizi hiçbir yere ait hissedemediğiniz oldu mu? Hiçbir yerin eviniz, yuvanız olduğunu hissedemediğiniz? Hayattaki en güzel duygulardan birisidir aidiyet duygusu. Güzel olduğu kadar kıymetlidir de aslında bizim için. Çünkü bir şeye ait olmak veyahut bir şeyin bize ait olması bizi olduğumuzdan daha güçlü yapabilir. Bir aileye sahibiz, bir benliğe, eşyaya mala, mülke, konuma, statüye. Bazense bir insana ait oluruz. Kalbimiz o insanın esiri olur. Aidiyet duygusu benlik için oldukça mühimdir çünkü en başta kendimize aitizdir. Benliğimizde bize ait bazı özelliklerimiz bulunur: hobilerimiz, fobilerimiz, bazen dilimize pelesenk olmuş bize ait sözler. Ne kadar gün içinde baktığımızda bir şeylere ait olmak ya da bir şeylere sahip olmak bizim için belki de en son değeri taşıyan şey olsa dahi ait olduğumuz şeyi kaybettiğimizde aslında bunun ne kadar değerli olduğunu anlarız. En önemli aidiyet ise bir yere ait olmaktır. Bir eve, bir şehre, belki bir köye hatta belki de bir odaya. Dediğimiz gibi o elimizdeyken belki kıymetini bilemezken kaybettiğimizde daha iyi anlarız bazı şeyleri. Bir yere ait olamamak, hiçbir yere ait olduğunu hissedememek ne kadar acı verici ancak yaşadığınız zaman anlayabiliriz. Çünkü bir boşluk içinde savrulup dururuz. Bir yere ait değilizdir artık. Bulunduğumuz hiçbir konum, hiçbir ortam bizi mutlu, huzurlu veyahut güvende hissettiremez. Hep bir arayış içinde oluruz. Sığınabileceğimiz bir liman, kafamıza sokabilecek bir yuva, huzurla oturabilecek bir oda arar dururuz. Ama kocaman bir boşlukta kayboluruz. Çünkü artık hiçbir yere ait değilizdir. Ve bu aidiyet duygusu elbette ki ilerleyen yaşlarda bizim için daha da önem kazanmaya başlar. Çocukken sadece bize ait olan şeyler oyuncaklarımız, anne ve babamızdır. Ama ilerleyen zamanlarda işimiz, evimiz, eşimiz çocuklarımız, hayallerimiz, emeklerimizdir. Bunların hepsi bize aittir ve biz bu aidiyet duygusunu kaybettiğimizde aslında birçok şeyi kaybetmiş oluruz. Artık hiçbir şey hissedememeye başlar ve içten içe bir şeylere ait olmayı özleriz. Çünkü inanıyorum ki insanlar bir şeylere ait oldukları zaman kendileridir. Ve bazı insanlar bazı yerlere aitlerdir. Orada olmaları gerekir. Onların kaderi orasıdır. Kendi hislerimden bahsedecek olursam kendimi hayatım boyunca Ankara'ya ait hissettim. Orada doğdum, orada büyüdüm, orada hayaller kurdum, sevdiğim insanlarla orada tanıştım. Fakat daha sonra uzaklaştım ve geri döndüğümde artık oraya ait hissedemiyordum. Gittiğim yere de ait değildim çünkü artık hiçbir yere ait hissedemiyordum. Hiçbir yer evim gibi hissettirmiyordu. Hiçbir yerde mutlu, huzurlu veya güvende hissedemiyordum. Ve daha önce de belirttiğim gibi içimde sadece kaybolmuşluk hissi mevcuttu. Savrulma, bilinmezlik ve hüzün de cabası.