Lavinya Dergisi

RENKLERİN USTASI
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Bir insanı, bir konuyu, bir yapıtı, doğru ve yanlış yönlerini bulup göstermek amacıyla ereğiyle inceleme işine “eleştiri” denir. Olağan akışta, koşan yürüyeni, yürüyen duranı, duran yatanı eleştirir fakat çoğu zaman yatan, herkesi eleştirir. Hiçbir şeyi beğenememeyi kendisine amaç edinir. Yetkinlik, yetkin olma, olgunluk gibi gelişim ve değişim gerektiren fiilleri hayatına almadığı gibi, yaptıkları eylemler koca bir hiçtir. Okumaz, gezmez, araştırmaz, ansiklopedi karıştırmaz, üretmez, öğrenmez, çalışmaz, bir kursa gitmez, fikir alışverişinde bulunmaz. Çünkü zaten her şeyi bilir. Bu durum ona her konuda söz söyleme hakkını verir. “Şu yanlış, bu yanlış” dilindeki pelesenk cümlesidir. Şimdi anlamlı benzer bir hikâye için Hindistan’a uzanmak gerekir, renklerin ustası Ranga Guru’ya. Ülkede “Renklerin ustası” anlamına gelen Ranga Guru isminde çok ünlü bir ressam vardır. Onun yetiştirdiği yeni ressam Raciçi, eğitimini tamamlayıp ustasının yanına gelir. Son resmini değerlendirmesini ister. Rangu Guru ise: “Sen artık ressam sayılırsın ve son resmini halk değerlendirecek.” cevabını verir. Resmi şehrin en kalabalık noktasına götürmesini ve yanına kırmızı kalem koyarak, halktan beğenmedikleri noktalara çarpı atmalarını isteyen bir not bırakmasını da tembihler. Birkaç gün sonra öğrenci resmen bakmaya gittiğinde tablonun her yanında kırmızı çarpılar görür, üzülür ve durumu ustasına anlatır. Ustası emeğin önemini ifade eder. Raciçi’den yeni bir resim yapmasını ister. Resim tamamlanınca bu sefer eserini aynı meydana götürmesini fakat yanına bir palet, fırça ve renkli boyalar bırakmasını söyler. Nota ise beğenmedikleri yerleri düzeltmelerinin gerekliliğini yazmasını uzun uzun anlatır. Yine günler sonra Raciçi gider, görür ki tablo bıraktığı gibidir. Çok mutlu olur ve ustasının yanına koşar. Ustasının cevabı nettir: “Sevgili öğrencim, ilk seferinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız eleştiriler yapabileceklerini gördün. Hayatında hiç resim yapmamış insanlar dahi gelip bilgine, emeğine, eserine çarpı attı. Oysa ikinci sefer hataları düzeltmelerini istedin, bu eğitim gerektirirdi. Kimse bilmediği konuyu düzeltecek yeteneği kendinde bulamadı.” Hikâye ve kıssadan hisse… Eleştiri, yetkinlik, yürümek, koşmak, yatmak, usta, kalfa, çırak ve diğerleri. Bilmeyenlere sunulmamalı, tartışılmamalı! Gereksiz eleştirinin gizli hayranlık olduğu, ağzı olanın konuştuğu, biçim değiştirmiş övgünün, bilhassa yatanlardan duyulduğu unutulmamalı!