Lavinya Dergisi

KENDİMİZİN KATİLİ: TOPLUMUN BEKLENTİLERİ VE İÇSEL FARKINDALIK
Sıla Nisa ÜNAL

En derin arzumuzdur aslında yalnızlık.

Siz hayatınız boyunca hiç, bir katil gördünüz mü ya da bir katille tanıştınız mı? Ya da kendinizin katili olduğunuzu düşündünüz mü? Evet kendinizin diyorum çünkü bence insanın en büyük katili aynaya baktığında gördüğü yüzdür. Hayatımız boyunca hep bir amaç uğruna yaşarız. Doğduğumuz andan itibaren etrafımızdaki insanlar belli bir süre sonra bizden konuşmamızı, yürümemizi, onların söylediklerine tepki vermemizi isterler. İlerleyen zamanlarda çocukluk evresinde yaramaz olmamamızı, onların sözünü dinlememizi, akıllı olmamızı, her şeyi ayarında tutmamızı, onları yormamamızı, okuma yazma öğrenmemizi isterler. Biraz daha ilerleyen zamanlarda, okul çağlarında derslerimizin iyi olmasını, arkadaşlarımızla iyi geçirmemizi, saygılı, terbiyeli olmamızı isterler. Biz büyüdükçe hayatımıza daha da fazla karışmaya başlarlar. Bu insanlar yalnızca ailemiz değil bazı arkadaşlarımız, akranlarımız, bizden büyük olan tanıdıklarımız, öğretmenlerimiz, hayatımızdaki herkes. Hatta hayatımızda olmayan insanlar dahi bizden sürekli beklenti içindedirler. Erkekseniz eliniz ekmek tutmalı ya okumalısınız ya da sanayide çalışmalısınız. Erkek adam olmalısınız, ağlamamalı, güçlü durmalısınız. Hani bir tabiri vardır: “kadın gibi olmak” tabii ki bu daha kaba bir şekilde söylenir fakat biz bunu söyleyecek kadar yobaz olmadığımız için yumuşatarak söyleriz. Erkeklerden kadın gibi olmamalarını, narin, kırılgan olmamalarını, hislerini belli etmemelerini isterler. Onların da bir insan olduğunu unutarak. Eğer kadınsanız okumalı ya da kocanızın eline bakmalısınız. Çalışan kadına çocuklarıyla ilgilenmiyor derler. Çalışmayan kadına koca parası yiyor derler. Okuyan kadına çok bilmiş okumayanaysa cahil derler. Ve dediğimiz gibi bunu söyleyen insanlar yalnızca hayatımızdaki insanlar değil dışarıdaki insanlardır. Evden çıkmadan önce kıyafetinize defalarca bakmak zorunda kalırsınız. Çünkü hep aklınızda şu düşünce vardır “Acaba bana gülerler mi? Bana bakarlar mı? Sırf kısa giydim diye tacize uğrar mıyım? Yaşlı insanlar bana bakıp beni ayıplar mı? Renkli giyindiğimde dikkat çekmeye çalıştığımı düşünürler mi? Ve bunlar bir tek kadınlara olmaz çünkü bu mevzunun kadın ve erkekle alakası yoktur. Bu mevzu sadece ve sadece insanların onları hiçbir şekilde ilgilendirmemelerine rağmen her şeye burnunu sokmaları ile ilgilidir. Kilo alırız bize kilo vermemiz gerektiğini söylerler. Sanki bizim sağlığımızı kendimizden çok daha fazla önemsermiş gibi davranırlar. Kilo veririz çok kilo verdiğimizi, biraz yemek yememizi söylerler. Ve sürekli bir şeyler söylerken bizim iyiliğimiz için olduğunu söylerler. Fakat her zaman bizi sanki kendimiz için hiç uğraşmayan, kendimizi önemsemeyen, kendi sağlığımızı, iyiliğimizi, mutluluğumuzu düşünmeyen insanlar yerine koyarlar. Ve biz hayatımız boyunca insanlar bizden ne istediyse onu yapmak için uğraşırız. Tabii ki istisna insanlar da vardır. Fakat dönüp baktığımız zaman bize hep bir şey yapmamızı ya da yapmamamızı istediklerinde biz hep onu yapmak ya da yapmamak için çabalarız. Bazılarımız şanslıyızdır aile konusunda. Bizi kendi isteklerimiz doğrultusunda yetiştirirler, kendi istediğimiz okula gideriz, kendi istediğimiz üniversitede okuruz, kendi istediğimiz mesleği yaparız ve hatta istersek okumayız. Eğer ailemiz böyleyse şanslıyız demektir. Fakat tam tersi ise hayatımız boyunca maruz kaldığınız baskıyı asıl alevlendiren en başta ailelerimizdir. Hani en başta dedik ya biz aslında kendimizin katiliyiz diye evet biz kendimizin katiliyiz. Çünkü yaşamımız boyunca insanların beklentilerine göre yaşadık. Bazen insanların bizden beklediklerini kendi hayallerimizin, isteklerimizin önüne koyduk. Sırf daha fazla sevilmek, dışlanmamak, önemsenmek, takdir almak için. Ama tüm bunları yaparken kendi benliğimizi kaybettik. Kendi değerlerimizi, hayallerimizi, isteklerimizi, arzularımızı hepsini ikinci plana attık. Bir hayat yaşadık kimimiz uzun bir hayat kimimizse hiç beklenmedik kadar kısa. Fakat bir şekilde bu hayatı yaşadık ve bu hayatı her zaman başkaları yönlendirdi. Biz sadece birer kukla olmakla yetindik ve o insanları dinleyerek, o insanların isteklerine göre yaşayarak kendimizin katili olduk. Fikirlerimizin, isteklerimizin katili olduk. Ve geriye dönüp baktığımızda belki de kendimiz için hiçbir şey yapmadığımızı fark ettik. Ama eğer bunu fark edebildiysek geç değildir. Geçmişi değiştiremeyiz belki fakat geri kalan hayatımızı sadece ve sadece kendi isteklerimiz üzerine inşa edebiliriz. Ve eğer bunu başarabilirsek o zaman yaşamaya değer bir hayatımız olmuş demektir.