Lavinya Dergisi

YOLDA BİR "BEN"
Gülşen SARIGÖL

"Yazdığın her harf,yazabildiğin her kelam ölümün elinden kurtardığın serçe kuşudur ve serçe telaşlı değilse öldü demektir"...diyerek kalemini kağıtla buluşturmuş milyonlarca insandan sadece bir tanesiyim...

"Başımı alıp gitmek istiyorum." diyeceksiniz. "Nereye?" diye soracaklar. Henüz gidilmemiş bir yere, ayak izi olmayan bir yoldan... Yoldaşa ihtiyaç duymadan, varılacak menzili düşünmeden. Ayak izlerimin yoldaki gölgesine hayran kala kala kendim yine kendimle yol almak, yolculuk etmek istiyorum. Hani derler ya suya sabuna dokunmadan; işte tam o ahval üzere nefes almak istiyorum bu hayat yolculuğunda. İnsanın, insana acıdan başka hiçbir şey vermediği dünya girdabında, yaralarımıza merhem olanları da koyup bir kenara, varlığın da yokluğun da kendimden olduğunu bilip, yürümek geliyor içimden bir kaplumbağa teslimiyetinde. İnsanoğlu ve insankızının ortalama süreceği 60-70 yıllık ömrüne sığdırmaya çalıştığı şeylere baktıkça faniliğim yüzüme bir tokat gibi vurulurken, sığındığım bâkilikten utanır oluyorum bu hayat yolculuğunda. Utanmadan, sıkılmadan, hayretler içinde kalmadan, beklenti üzere yaşamadan... Tüm bunlardan sıyrılıp; bir olup; hakiki 1 olana bir başıma yol almak... Yolun güzelliğinde kaybederken kendimi, dünün de yarının da tüm anlamını yitirip; zamanın sadece içimde pır pır atan et parçasına bağlı olduğunu iliklerime kadar hissedip adım atmak. Aldığım nefesin ehemmiyeti, hâlâ yolun sonuna gelmediğim ve yapılabilecek her güzel şeyin gücü ellerimde olduğu inancıyla... Başım yere, ayaklarım göğe yakın yürümek... Kimi zaman kuşlar kadar hafif, çoğu zaman bir dervişin yükünden ağır... İnsan olmak, insan olamamak ve insan kalabilmek savaşında; derdimin yalnızca kendimle olduğu inancıyla yolculuk etmek. Varır mıyım sevgili okur? Bu soruya evet diyebilecek gücüm hiç olmadı. Varmayı da hiç düşünmedim. Ama çabam... Ama gayretim... İbrahim'in ateşine su taşıyan karınca olmak isteyişim... Menzili belirsiz yollarda safımızın belli olması dileği ile...