Lavinya Dergisi

TELEFONA HAPİS OLAN KAYIP BAYRAMLARIMIZ
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

Önümüz Ramazan Bayramı. Üç bayramdır ailemden uzak geçiren biri olarak bu yazımda ailemle geçmiş bayramlarımızın nasıl geçtiğini yâd etmek isterim. Ben 6 çocuklu bir ailede dünyaya geldim. Benim dışımda 5 kardeşim vardı. Annem ve babamla beraber çekirdek ailemizin sayısı sekizdi. 8 kişilik çekirdek ailemde bayram Arife gününden başlardı. O güne kadar evin bütün bayram temizliği yapılmış olurdu. Mardin'de Arife günleri tandır ekmeği pişirilip bütün konu komşuya dağıtılırdı. Bu yolla ölülerimizin yemeklerini verdiğimiz inancı vardı bizde. İkindi zamanı gelince herkes elindeki işi bırakır tek bir şeye odaklanırdı. O da mezarlık ziyaretiydi. Bu geleneği herkes gibi annem ve babam da 6 çocuğuna aşılardı. İkindi saati geldi mi önce tandır ekmeği dağıtılır ardından da bir miktar bayram şekeriyle beraber mezarlığın yolunu tutardık. Mezarlık boyunca denk gelinen bütün çocuklara yanımızda aldığımız şekerleri dağıtırdık. Bununla beraber Kur'an-ı Kerim bilenler Yasin okur, onu bilmeyenler ellerini mezarlıkların başında açar ve dua ederdi. Yani bizim orada (Mardin'de) bayramlar Arife gününden başlardı. Herkes mezarlıktaki tüm ölülerin ruhuna Fatiha okur ve yolda denk geldikleriyle bayramlaşırdı. Ayaküstü sohbetler edilir ve yıl boyunca araya girmiş soğukluklar giderilirdi. Mezarlık ziyaretinden sonra yılın son iftarı için hazırlığımızı yapmaya koyulurduk. İftar vakti geldiğinde son kez soframıza oturur ve her defasında "ne çabuk geldi bayram" diye sohbet ederdik. Önümüz Ramazan Bayramı olduğu için ben genelde ondan yola çıkarak anlatıyorum ama Kurban Bayramı da hemen hemen bu seyirde geçerdi. Dip not geçtiğime göre şimdi ailem ile eski bayram ritüelimizi anlatmaya devam edebilirim. Akşam oldu mu annem bize Mardin ve Urfa yöresine özgü olan Külünçe (Mardin Çöreği diye de geçer) yapardı. Bizim bayramların sembollerindendi Külünçe. Külünçesiz bayramı bayramdan saymazdık. Bayram günü tüm hazırlığımızın bittiğinden emin olduktan sonra herkes köşesine çekilirdi. Annem ve babam sabah erken kalkacakları için erken uyurlardı ama ben ve 5 kardeşim heyecandan uyumazdık. Kıyafetlerimiz, takılarımız hazır olurdu. Öyle ki sabah kiminle bayramlaşmaya gideceğimiz günler öncesinden belli olur. İlk bayramlaşmaya kime gideceğimizin kararı o geceden verilir. Her şey hazır olurdu ama yine de o gece bizi uyku tutmazdı. Sabaha kadar fısır fısır bayram günüyle alakalı sohbet ederdik. Sabah olduğu zaman giyinir, kuşanır ve bayramlaşmaya hangi arkadaşlarımızla gideceksek buluşma noktasında hazır beklerdik. Buluşma tamamlandığında kahvaltı yapmadan sabahın erken saatlerinde bayramlaşmaya giderdik. Bir iki saat dolanır ardından kahvaltı yapmak için bir süreliğine eve dönerdik. Annem ve babam nöbetleşe bir şekilde sırayla evde durur, gelen geçenin bayramını kutlardı. Biz kahvaltı yapmak için eve döndüğümüzde annem ve babam her şeyi eksiksiz hazırlamış olurdu. Bizim bayramlarımız 50-100 kişiyle kutlanmazdı. Binlerle kutlanırdı. Aile bireyleri, komşular, akrabalar... Kimse atlanmaz, herkes sırayla birbirinin evine giderdi. Bayram resmiyette üç gündü belki ama bizde 10 gün, 15 gün duruma göre 1 ay... Sabah kahvaltısından öğlen yemeğine ondan akşam yemeğine kadar her şey özene bezene ve genelde yöresel şekilde hazırlanırdı. Arife günü ziyaret edilen mezarlıklar bayramın ilk günü daha detaylı bir şekilde yapılırdı. Bayram boyunca evlerimizden kalabalıklar eksik olmaz, girilmeyen ev kalmaz, eli öpülmeyen büyüğümüz bulunmazdı. Bayram şekeri, tatlısı, sohbeti, misafirliği... Daha neler nelerdi. En çok da korku olmazdı. Acaba benim çocuğumun başına bir şey olur mu diye bir endişeye kapılmazdı anne ve babalar. Akşama kadar evlere gelmezdik. Zira ortam güvenliydi. Kimse art niyetli değildi. Şimdi dönüp baktığımda üç bayramdır ailemle olmayışımın beni üzmediğini fark ediyorum. Çünkü bayramlar eski bayram değil. Çünkü sokaklar eskisi kadar güvenli değil. Çünkü bizler geleneklerimize eskisi kadar bağlı değiliz, çünkü ekonomi eskisi kadar iyi değil. Çünkü her bayram mutlaka evlerimizde yapılan Külinçe artık yapılmıyor. Yerine farklı şeyler deneniyor her seferinde. En önemlisi de insanlar eskisi kadar samimi değil. Kimse özenmiyor artık. Bayramlarda uzaktakiler bayramda el öpmeye değil, tatile gidiyorlar. Bayramlar kapılarda değil, telefonlarda kutlanır oldu. Gelenekler yok olmaya yüz tuttu. Kapı kapı gezip sarılıp bayramlaşmalar hayal oldu. Diyorum ya, bayramlar bizler için hafta sonu tatilinden farksız oldu. Bu sabah uyandığımda ne yazsam diye düşünürken aklıma eski bayramları yâd etmek geldi. Ara ara gidip geldim. Geçmişe elbette takılmadım, ama eski bayramlarımızı özlediğimi fark ettim. Hemen hemen herkesin evinde geçen o eski bayram tadının benim ailemde de kutlanmamaya başladığını tekrardan hatırladım. Çocukluğuma kısa bir süreliğine gittim sonra geri geldim. Anladım ki benim ailemde de bayramlaşmalar bir telefona hapis oldu...