Lavinya Dergisi

ARKADAŞ
Sıla Nisa ÜNAL

En derin arzumuzdur aslında yalnızlık.

Arkadaşlık söylenişte basit bir kelimedir değil mi? Peki söylendiği kadar basit midir? İnsan fıtratı gereği sosyal bir varlık olduğundan hayatımıza ister istemez birçok insan girmektedir. Bu insanlar kimi zaman doğru kimi zaman da yanlış insanlardır. Öncelikle çocukluğumuzdan itibaren birçok arkadaşımız olur. Kiminle arkadaş olup olmayacağımız tamamen bizim şahsi seçimimizdir. Bu seçimi yaparken yeterince özgürüzdür. Herkes arkadaş seçimini kendine göre yapar. Kimi kafa dengi bir arkadaş seçer. Her zaman derdini anlatacağı, aynı hobilerden zevk alabilen, mizahı uyumlu olan, kardeşi gibi olabileceği arkadaş. Kimisi ise tamamen çıkar ilişkisine göre arkadaşlarını seçer. Kimi insanlar için arkadaşlık çok önemli iken kimi insanlar için ise hayatında en değersiz şey arkadaşlığıdır. Elbette ki bu da kişinin karakterine bağlı bir durumdur. Eğer sizin için arkadaşlık önemli ise o insan üzgünken üzgün olur onun dertlerine ortak olursunuz. O kişinin mutluluğu, başarısı sizi de mutlu eder. Onu kıskanmaz her zaman onun için en iyisini istersiniz. Onunla vakit geçirmek, sevdiğiniz yerlere gitmek, keyif aldığınız aktiviteler yapmak istersiniz. Zor zamanında yanında olur her sırrına ortak olabilirsiniz. Onu düşünür, korur kollarsınız. Tabi ki herkes mükemmel olmadığından dolayı bazen sevdiğiniz bir arkadaşınızın bir huyu, düşüncesi veya bir görüşü size ters düşebilir. Bazen kavga edersiniz, birbirinizi kırarsınız fakat arkadaşlık o kadar güçlü bir bağdır ki siniriniz hemen geçer, onu olduğu gibi kabul edersiniz. Hatta bazen yaptığı hataları bile affedersiniz. Tabi ki bunu yaparken de özsaygınızı asla kaybetmemelisiniz. Bir insana ne kadar değer verirseniz verin bazen kabul edemeyeceğiniz şeyler de olacaktır. Her zaman doğru arkadaş seçimi de yapamayabiliriz. Bizim dost gibi görüp değer verdiğimiz insanlar bizi asla umursamadığında, bizimle yalnızca çıkarları için arkadaş olduklarını anladığımızda o insanın bizim için doğru bir dost olmadığını anlarız. O insanla ilgili keşkelerimiz olur. Pişman oluruz onunla arkadaşlık yaptığımıza. Çünkü biz değer verdiğimizde ve karşımızdaki insan bize asla değer vermediğinde kendimizi ne kadar da enayi gibi hissederiz değil mi? O insandan yavaş yavaş soğur ve uzaklaşmaya başlarız. Zamanında bize uydurduğu bahaneleri biz ona uydururuz. Onu her defasında bize değer veren bir arkadaşımızla mukayese ederiz. Ve yavaş yavaş arkadaşlığımızı bitiririz. İlk başlarda bu durumu çok sık yaşadığımızda sorunun bizde olduğunu düşünebiliriz. Bizim iyi bir arkadaş olamadığımızı, nerede hata yaptığımızı ve neden her defasında bu durumu yaşadığımızı sorgularız. Fakat kendimizi ve insanları tanımaya başlayınca aslında sorunun hiçbir zaman bizde olmadığını anlarız. Sorun tamamen arkadaş olmayı bilmeyen (arkadaşlarda) insanlardadır.