Lavinya Dergisi
THE DOLPLINO eşsiz ışıltı; parladı, kaydı ve gecemizi aydınlattı. Kâh romantizme eşlik etti, kâh dilek tutturdu. Kimi insanoğlu, herkesin bir yıldızı olduğuna inandı. Küçük Prensin onlarla konuşmasına çocuk okurlar tanık oldu. Umudun tanımını aldı, ateş böceğiyle karıştırıldı. Gece ile dost sayıldı fakat ne elle, ne gözle, ne teleskopla sayısı tespit edilemedi. Kuyruklusu, cücesi, ölüsü, güneşe benzeyeni, nötronu birçok kategoride farklı alt başlıklarda sınıflandırıldı. Eski gökbilimciler şekillerini, efsanelerdeki hayvanlara ve kahramanlara benzetti, tanrılarca gökyüzüne çıkarıldıklarına inanıldı. Efsaneler, mitoloji ve hikâyeler dilden dile dolaştı, onlar harikaydı. Gökyüzünün bölündüğü seksen sekiz alanın her biri takımyıldızına ait kaldı. Biri “The Dolplin”, “Delphinus”, “Arion” bu üç isimle de anıldı. Yunan mitolojisine göre M.Ö. 8. yüzyılda yaşayan bir müzisyen ve şair “Arion” vardı. Gelmiş geçmiş en büyük müzisyen olarak tanınırdı. Şairler adası Lesbos’da (Midilli) yaşayan kahramanımız oradan ayrıldı. İstikamet Korinthostu ve başardı. Şehrin yöneticisi ile dostluk kurdu, sanatı ile halkı selamladı, çok para kazandı. Altınlar, gümüşler, mücevherler biriktirdi, durmadan çalıştı. Sadece kesesini doldurmakla kalmadı, ününe ün kattı. Bir zaman sonra Sicilya’ya seyahat etme cesaretini kendinde buldu. Nitekim ciddi bir güven sorunu vardı, üstelik heybesi dolup taşmaktaydı. Orada da şöhret ve parasını artırdı. Yıllar geçince Korinthos’a dönme kararı aldı. Fakat kiminle, nasıl yolculuk güvenli olacaktı? Zamanla bir denizci tayfası ile tanıştı, sevdi, aklına yattı, nihayet yola revan cümlesine sarıldı. Yanıldı! Korktuğu başına geldi, güvendiği tayfalar onun parasına ve ziynetlerine el koymayı çoktan planlamışlardı. Durumu anlayınca, sadece hayatını bağışlamaları için onlara yalvardı. Parayı belki yeniden kazanırdı. O gece rüyasında bilgelik tanrısı Apollo’yu gördü, hayra yordu. Ertesi gün tayfalar tam onu denize atıp, okyanusun ortasında ölüme terk edecekken son bir kez saz çalmayı teklif etti. Kaybedecekleri bir şey olmadığını düşünen tayfalar izin verdi. Sazını o kadar güzel ve dokunaklı çaldı ki, Apollon’un kutsal hayvanları olan yunuslar onu dinlemeye geldi. Arion, tayfaları beklemedi, sazı bitince kendisini denize attı. Dalgalar arasında boğulmak üzereyken onu bir yunus sırtına alarak Yunanistan kıyılarına götürdü. Tanrı Apollon da Arion’un sazıyla üzerinde yolculuk ettiği yunusu ödüllendirmek için gökyüzüne yerleştirdi. Derler ki o gün bugündür yunus, yıldız olarak parlamaktaydı. Sonuç: Kazanıldı. Soru: Her iyilik yapan yıldıza dönüşür mü? Takımyıldızları en ince ayrıntısına kadar görünür mü? Arion ve sazı duyulur mu? Cevap: Bilinmez ama! Atasözlerine kulak verilebilir bu hususta: “İyilik et denize at, balık bilmezse halik bilir.” cümlesi The Dolplin’i anlatabilir mesela. Yunus, bu karşılığı hayal ederek taşımamıştı o sazı ve Arion’u sırtında. Kelimeler, kubbede bir hoş seda, bâki kalan yıldızlarsa görünürler zifiri karanlık olsa da, yeter ki sen ışıldayan olmayı anla.