Lavinya Dergisi

SÜPÜRGEYE BİNMEK
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Hikâyeye başlamak! Kız çocukları, doğduğu günden itibaren çeşitli misyonlar yüklenen eşsiz varlıklar. Uyku öncesi dinlenilen masallardaki hem prensesler hem de cadılar. Kahramanlar! Bir prensin kurtardığı ve üç elmanın birinin sahibi olarak tanımlananlar. Naif, hassas, duygusal olarak dillendirilip omzunda nice yükü taşıyanlar. Yirmi birinci yüzyılda hala cinsiyet eşitliği, siyasi ve sosyal haklar ile özgürlükler için savaşanlar. Cepheye silah taşıyan kurtuluş savaşının kadın kahramanları; Kara Fatma’dan, Halide Onbaşı’dan alınan ilhamlar. ABD’de 8 Mart 1957’de kırk bin kadın işçinin daha iyi çalışma şartları uğruna yaptığı direnişler ve yüz yirmi kadının hayatını kaybetmesiyle yaşananlar. Reformlar! Hala çalışma hayatından kovulmaya çalışılan, kadının yeri evidir mantalitesi ile bağıranlar. Kadını evine sıkıştırmaya çalışanlar. Analık vazifesinin yeterli olduğunda yapılan ısrarlar. Kim onlar? Modernizm ve postmodernizm arsındaki farklar! “Yahu eksik etek ne anlar?” Erkeğin hüküm sürdüğü toplumlarda üretim ve paylaşımda kendine yer açmak. Kadını ezerek hiyerarşik düzen oluşturmak. Zihinsel ve mental yüklerin yanında görünmez sorumluluklar yüklemek. Ev işlerini yönetmek, planlamak, takip etmek; işte tam zamanlı bir işe gitmek. Saçı uzun, aklı kısa nasıl yapar? Aile yükümlülüklerinin dağılımının eşitsiz olduğunu bilmek. Değersizleştirmek! Çamaşırları temiz tutmaktan, ne yeneceğine, evin hangi aralılarla süpürüleceğine kadar düşünmek. Sonsuz yapılacaklar listesinin yanında, hep yorgun olma hakkının erkeğe verildiğini görmek. Kariyer beklemek lakin diğer-lerini aksatmamak. Çünkü “kız dediğin”, “eş dediğin”, “gelin dediğin”, “kadın dediğin” gibi bağlaçlarla büyütülmek. Âşık olmak! Kadın ruhuna dokunabilmek. O nezakete sahip olacak erkekleri yetiştirmek. Nobel ödülü almak veyahut örgü örmek lakin kendi rengini seçmek. Başkaları için yaşamamak. Beklemek! Kırmızı gül, bir tutam nergis, tek kuru papatya. Amaç yanı başına çiçek mi getirtmek? Hayır, sevildiğini bilmek. Küçük notlar, saçının okşanması, içten bir gülüşle mutlu edilmek. İstenilmediği yerde kalmamak. Gücünü bilmek! “Tek taşımı kendim aldım.” şarkısına eşlik etmek. Değil pahalı markalar partnerlerden beklenilen! Yaşamı sırtlamak, anlamak, hassasiyettir istenilen. Belki bir “eline sağlık”, “bugün ne kadar güzelsin”, “günaydın sevgilim” cümleleri günü güzelleştiren. Vakit mi? Kimsede fazlası yok zaten, bu bir düzen. Kadın ışıldarsa ışıldatır, yok mudur bilen? Nefeslenmek! Bunca hengâmenin arasında hobi edinmek. Toplumsal eşitliğin olmadığı bugüne ve kendine yer açmak. Günceli takip etmek, en gerekilen. Dünya çapında yapay zekâ profesörlerinin sadece %26’sının kadın olduğunu araştırmak. Hala otuz dokuz ülkede kız ve erkek çocukların mirastan eşit pay alamadığını okumak. Küresel iş gücüne katılma oranının kadınlar için %63, erkekler için %94 rakamlarında kaldığını işitmek. Yetmemek! Tacize, şiddete, zorbalığa maruz kalmak. Mobbingle tanışmak. Zordur işte kadın olmak. Yine zordur sevdiği kadına yaren kalmak. İlmek ilmek emek! Çizgilerini sevmek! Durmadan kendini anlatmaya çalışmak. Hedefler koymak. Gözlerindeki mor halkalarla barışmak. Hedeflerine, merhametine, kilolarına, kahkahasına sarılmak. İçindeki kız çocuğunu öldürmemek. Biraz dağınıklık, biraz titizlik, çokça delilik. Her şeye ve herkese rağmen tutunmak. Becerebilmek! Anne, sevgili, eş, evlat, yazar, çizer, doktor, mühendis, son ütücü, aşçı, bağcı... Değil mi ki kendine ışık olmak ve ışığını söndürmeyecek adamları seçmek? Kendi üstüne titremek. Şımartılmak istemek. Şu istatistik denilen, biri der ki; “Bundan doksan dokuz buçuk yıl sonra eşitlik gelecek.” Veriler, ölçmek, biçmek. Sonuç: Beklemek ya da hiç beklememek. Başlamak; renk körlerine sırtını dönmek. Şu cadı olarak atfettiklerimiz gibi uçmak ve elbette öncesinde süpürgeye binmek.