Lavinya Dergisi
SESİM BU KADAR GÜZEL MİYDİ?"Yazdığın her harf,yazabildiğin her kelam ölümün elinden kurtardığın serçe kuşudur ve serçe telaşlı değilse öldü demektir"...diyerek kalemini kağıtla buluşturmuş milyonlarca insandan sadece bir tanesiyim...
Sesim Bu Kadar Güzel Miydi? Kendi sesinize hasret kaldığınızda anlıyorsunuz; sessiz çığlıklarınızın gücünü... Onca bağıranın ortasında, kendi sesinizin gürültüsünde dinlenir hale geliyorsunuz; kendinizle konuşmaya başladığınızda... Kendinden kendine yol almaya niyet etti mi bir insan , önce reddetmesi gerekiyormuş kendi varlığını. Sonra da mum ışığında kendini arayıp; bulduğu yanlarına sıkı sıkıya sarılması gerekiyormuş. Uzun susmalar, hudutsuz çığlıklara gebe imiş meğer. Hudutsuz çığlıklar, sorgulamalarımızın adı , sorgulamalarımız da bize bizi veriyormuş. O yüzden yolun başında insan, insanın kurdu olurmuş hep. Yürünecek yolu bulan insan ise merhemden başka bir şey olamazmış insana. Kalbi yeşil oldu mu insanın, karanlık bakmazmış gözleri . Ruhu ıslak oldu mu insanın, sözleriyle sularmış tüm kurak toprakları. Yani dokunmadan bir insan kendi kalbine, yol yokmuş bir başkasının kalbine. Önce kendine susması gerekirmiş insanın... Sonra yine kendine fısıldaması... Ve ağız dolusu bağırması gerekirmiş insanın kendine, vakti gelince. Sesi kendine gür çıkınca insan anlarmış sesinin mahiyetini. Hele bir de kendine şarkılar söylemeye başladıysa insan; bir başkasına soluk olması yakınmış . Şimdi sahne senin ve en güzel mikrofon senin elinde. Sesin senden öteye geçmek için hali hazırda. Sen de hazır mısın; kendi sesinin güzelliğini sorgulamaya?