Lavinya Dergisi
UMURAldırış, önem verme gibi açıklamalar “umur” kelimesini getirir belleklere. Türeyen kelimeler ile “umursamak” olursa anlam bekleyen. Ona da aldırış etmek, önemli saymak cümleleri tanımlanır hecelere eklenen. Peki, iyi midir, kötü müdür umur-samak? Kimi der ki, bir insan ne kadar güçlenirse, o kadar etkilidir umursamaz olmak. İncinmek veyahut incitmek için mi bu fiil? Belki de bu hal insanoğlunun kendisini korumasıyla çerçevelenmiş, başkaları ne der sorusuna net bir cevap henüz verilememiş. Fakat nice fıkralar, masallar, özdeyişler yazılıp çizilmiş. Davranışı ne olursa olsun insan kendini başkalarına beğendirememiş. Yetmemiş bir de bu neticeye dertlenmiş. Hoca da konudan nasibini almış. Aynı yolda başka hallerle karşılaşmış.
Nasrettin Hoca oğlu ile beraber kasabaya doğru yol almış. Yolda rastladığı bir adam:
- Utanmıyor musun hoca? Kendin eşeğe binmişsin, küçük çocuğu yürütüyorsun.
Diye serzenişte bulunmuş. Hoca azarı doğru bulmuş, inmiş oğlunu oturtmuş.
Bir zaman sonra başka bir adam:
- Yaşlı başlı baban yürürken sen eşeğe binmeye utanmıyor musun?
Diye bu defa oğlana söylenmiş. Hoca yine durumu yerinde bulmuş, ikisi beraber eşeğin sırtına oturmuş. Az bir zaman daha sonra başka bir adam:
- Sizde hiç insaf yok mu yahu, ikinizi birden zavallı hayvancık nasıl taşısın?
Diye ikisine birden laf sokmuş. Hoca bir kez daha karşısındakini haklı bulmuş. İkisi birden eşekten inerek yürümeye başlamış. Epey zaman sonra başka bir adam:
- Sizde hiç akıl yok mu? Eşeğe binsenize yahu.
Diye alay ederek konuşmuş. Hoca bu defa oğluna:
- Gel, tut şu eşeği.
Komutunu vermiş, gözü dönmüş. İkisi birden eşeği sırtlanmış, kasabanın yolunu tutmuş. Bir de eşek sırtta öğüde başlamış, yorulmuş:
- Bak oğlum herkes bir şey söylüyor, onları dinler ve umursarsan hiçbir şey yapamazsın.
Düşüncesini hem oğlanın hem kendisinin aklına iyice sokmuş. Umur kelimesini anlatadurmuş. Kanaatler aldatıcı olurmuş. E eşeğin keyfine de diyecek yokmuş.
Umur, umursamak. Neyi ne kadar yapmak! Bizi mutlu ya da mutsuz kılan olaylar ve cümleler değil onları algılama şeklininin serbestliğini kavramak. Fark etmezler dünyasında fark edilir olmayı başarı saymak. Fısıltı, gürültü, bağırtı! Sahi nedir istenilen, kime yaranmak? Hayat dediğin doğum ve ölüm arasına sıkışmak. Asıl mesele kendine sarılmak. Gerekirse etrafına seni yoranlara duvar örmek. Mesela saçlarına şefkat göstermek. Beni seçmek! Sonuç değil mi ki dört farklı adam tarafından her konumda eleştirilmek. Fazlasıyla umur sanılan her bireyin, sizin efendiniz olduğu gerçeğini öğrenmek. Kapatılsın kulaklar, alınsın gardlar, verilsin kararlar. Doğrusu ruhunu arındırıp özgür kılmak ve umur-samamak!