Lavinya Dergisi
ADI NE OLURSA OLSUN…Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?
Kimisi Züleyha diye kuşlarını sevdi, onlara anlattı aşkını. Kimisi Leyla diye bir ağacın gölgesinde soluklandı, ona yazdı şiirlerini. Kimisi Elif diye bir deniz kenarında oturdu, izledi saatlerce karanlığı. Kimisi Ebru diye geceyi bildi, resimlerle süsledi odasını. Herkes bir şekilde sevdiğini buldu maddelerde. Bir şekilde yerleri doldu giden isimlerin, hayallerde olan isimleri başka başka cisimler doldurdu. Öyle ya bir şekilde hayat devam ediyordu, zaman akıp gidiyordu ömürden. Büyük aşkların durakları yoktu inecek, başka otobüslere binecek. Oysa insan duygularıyla vardı bu dünyada hatada yaptırsa duygular en kutsalıydı insanın. İnsandan duyguyu çıkarırsan ne kalırdı? Ağaçları düşündüm önce sonra nefes alan varlıkları. Duygusuzluğu düşündüm sonra bir de duyguyla olan anlaşmaları. Bir köpeğin sokakta başını okşadığınızda bile bir duygu oluşuyor aranızda. Bir kediye gülümsediğinizde mesela gelip kıvrılıyor kucağınıza. Bir kuş yeri geliyor gelip avucunuzdan yem yiyebiliyordu. Peki insan insanı niye sevemedi? Elif terketti, Leyla gitti, Ebru bıraktı, Züleyha başkasına yâr oldu. Bu kadar mı zordu sevmenin bedeli? Ödemesi bu kadar mı ağırdı yüreğin bu duyguyu? Yine de pişman olmayan insanlar gördüm ben. Sevmek bir erdemdir deyip kaldığı yerden sevmenin anlamını seven insanlar gördüm. Bu bile yeterdi duygunun yüceliğini anlamaya. Zaten anlamak isteyen gözünün içinden anlar her şeyi kelime israfı etmeye gerek yoktur. Ve insan ne kadar çok severse sevsin bir gün isimleri sevmekten vazgeçer. Adı Leyla, Züleyha, Elif olsun farketmez. Bir cismi sevmek bazen Leyla’yı sevmekle, Züleyha’yı sevmekle, Elif’i sevmekle aynıdır. İnsan sevdikçe vardır ve var olan her canlı ölene kadar duyguların tutsağıdır…