Lavinya Dergisi

SÜRGÜN…
Mehmet YILDIRIM

Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?

Hayatı tarttıkça gönül terazisinde
Sürekli eksilen bir şeyler görüyor insan
Bir gün sevgisi eksiliyor
Bir gün güveni
Bir gün acısını unutuyor
Bir gün hüznün ta kendisini
Yaşamak bambaşka bir mevzuymuş anlaşılan
İnsan yenildikçe yeniden başlıyormuş
Boşuna dememişler
Yenilen pehlivan güreşe doymuyormuş
Oysa bazen kabullenmek gerekiyor
Kaybettiğini kabullenip köşene çekilmen
Çoğu zaman hayat kazanıyor bu savaşı
Çoğu zaman kötülerin zaferiyle bitiyor
İnsan kazandıkça kaybediyor
Gün geçtikçe eskiyor kendinden
Yolları aştım sanıyor
Aslında olduğu yerde saydığının farkında değil
Çok duydum
Çok değiştim diyeni
Hiç kimse olduğu insandan vazgeçemiyor
Saf kalbi olan acının kucağında
Kurnazlar ve tilkiler sofrası burası
İnsan bir türlü anlamıyor dönen oyunları
Usulca beklemek
Çaresizliğin figanı
Topla pılını pırtını
Yavaşça gidelim bu siyah şehirden
Kime dediysem tutmadı elimden
Kime dediysem bakmadı yüzüme
Oysa hepsi aynı şeyden şikayetçi
Hepimiz aynı şeyi sevmiyorsak
Kim kolluyor bu sevilmeyenleri
Kime inanacağım bu şehirde?
Yanımda olana mı?
Yanımda durana mı?
Harikulade bir bilinmezliğin içindeyim
Bazı şeyleri sonuna kadar hakettim
Mutsuzsam dahası vardır ömrümde
Hüzün bir şekilde alışır bedenime
Cenneti hayal eden çocukluğum
Cehennemin dibinde
Ben yalan yüklü bir dünyadayım
Sürgünüm bitmiyor her gece…