Lavinya Dergisi

MAVİ'NİN ÖYKÜSÜ
İrem ÇAKAR

Kaybolamayacak kadar yakın, geri dönemeyecek kadar uzaktayım.

Ellerini başının arasına aldı. Hayatının artık bittiğini düşünüyordu. Yoksa hiç başlamamış mıydı? Kafasını gökyüzüne doğru kaldırdı. Kuşları kıskandı o an. Kuşlar ne kadar özgürdü. Sorumlulukları yoktu, ilişkileri yoktu, arkadaşlıkları yoktu... En azından Mavi böyle düşünüyordu. Hâlbuki kuşların da hayatının ne kadar zor olduğunun bilincinde bir kadındı. O, yalnızca kuyuda olmaktan hoşlanıyordu, dipte olmaktan. Çünkü dipteyken her şeyden vazgeçmiş oluyordu. Uğraşmasına gerek yoktu, çaba göstermesine gerek yoktu. Mavi bunları düşünürken yanına 8 yaşındaki yeğeni geldi. Minik elleriyle Mavi’nin tişörtünü çekiştiriyor, halasını parka götürmeye çalışıyordu. Mavi, bu neşeli çocuğun isteğini yerine getirmek için usulca kalktı. Mavi yeni mezun olmuştu. Yeni mezun olan insanların ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Aslında o birçok şeyi bilmiyordu. Fakat çevresi her şeye hakimdi; bölümüyle alakalı bir iş bulacaktı, iş yerinden veya yakın çevreden biriyle tanışacak ve birkaç yıl sonra yuva kuracaktı, ev ve araba alacaktı, çocuk büyütecekti, yaşlanıp ölecekti. Tabii bunlar çevresinin onun için kurduğu hayat planıydı. Mavi etrafına bakıyor ve böyle bir hayat istemediğini biliyordu. O, en başında bölümüyle alakalı bir iş yapmak istemiyordu. Bu hayata yaşamak için geldiğini düşünüyordu. Yaşayacaktı da. Hava kararıyordu, göz yaşları içinde yeğenini parktan alıp eve götürdü. Çocukluk çok güzel bir şey olduğu için eve gelip de babasını görünce bütün o göz yaşlarını unutmuştu. Akşam yemeğine oturduklarında abisi Arda, Mavi’nin tekrar hayata tutunmasını sağlayacak olan o teklifi söyledi. Arda’nın iş arkadaşlarından biri yeni bir pastane açıyordu ve o pastaneye yaratıcı bir aşçı arıyordu. Yaratıcı olması önemli bir detaydı çünkü normal pastalar veya normal simitler yapmak istemiyordu. Diğer pastanelerden farklı şeyler yapmak istiyordu, ne kadar farklı olacağı da aşçısına bağlıydı. Yaratıcılık deyince herkesin aklına Mavi geldiği için Arda ilk ona söylemişti. İşte Mavi’nin hayatı böyle değişti. Evet, bu işin bölümüyle en ufak bir alakası yoktu (felsefe bölümü mezunuydu). Fakat kendini o kadar iyi hissediyordu ki. Umutları yeniden yeşermişti. Açıkçası hayatını değiştirecek teklifin bu kadar hızlı gelmesini beklemiyordu. Yine de fazla hevesli görünmemek için birkaç dakika düşünüp sonrasında kabul ettiğini söyledi. Hevesle işine başladı, her şeyin en iyisini yapmaya çalışıyordu. Abisinin arkadaşıyla da çok iyi anlaşıyorlardı. Patronundan ziyade dostu gibi olmuştu. Kısa süre içinde pastane büyük bir ün kazanmıştı. Fuarlara gidiyorlar, yarışmalara katılıyorlar ve her zaman ellerinde ödülle dönüyorlardı. Bir süre sonra Mavi bu işten de sıkıldığını fark etti. Her şey güzel giderken de mutsuz olacaksa onu ne mutlu edecekti. Mavi’nin problemi işlerle değil monotonluklaydı. Henüz bu işten çıkıp çıkmayacağına karar vermek istemiyordu. Bir süre daha idare edebilirdi. Bu sırada patronundan birkaç günlük izin isteyip ailesinin yanına döndü. Annesi her zaman Mavi için en iyi şeyi bilirdi. Bu konuyu annesine açmaya karar verdi. ‘‘Ne yapacağımı bilmiyorum anne. Ben neden mutlu olamıyorum?’’ dedi. Annesi ise farklı bir konuya odaklanmıştı, şöyle cevap verdi ‘‘Mutluluğun sendeki anlamı ne Mavi? Neyi mutluluk olarak tanımlıyorsun veya ne olunca mutlu olacağını düşünüyorsun? Bence asıl sorulması gereken sorular bunlar. Şöyle bir düşün kendi hayatını. Aslında kimse senin tercihlerine müdahale etmedi. Babanla her zaman nerede olmak istersen orada olman için çabaladık. Kendi kendini sabote ediyorsun güzel kızım. Aslında yaptığın şeyleri severek yapıyorsun fakat sevmek istemiyorsun. Mutlu olduğun milyonlarca anın var fakat sen yalnızca göz yaşlarını aklına getiriyorsun. Hep küçük çerçeveden bakıyorsun. Hâlbuki anılarını gözünün önünden bir kere de olsa geçirsen ne kadar güzel bir hayatın olduğunu, ne kadar yetenekli olduğunu ve aslında her şeye nasıl şefkatle yaklaştığını göreceksin. Bunları yaptıktan sonra yine aynı şeyleri hissedersen tekrar konuşalım. Mutluluk kişiseldir’’ dedi. Annesi haklıydı. Mavi sanki mutlu olmaktan mutsuz oluyor gibiydi. O konuşmanın geçtiği günden sonra bakış açısını değiştirdi. Düşüncelerini yazıya döktü, hayatın iyi yanlarına odaklanmaya başladı. Evet, hayatı asıl şimdi değişmişti.